Bir sanatsever olarak bu “retrospektif” lafına bayılırım.Çok afili laftır. Allahını seversen nedir bu “retrospektif” diye bir de Chatgpt’ye sordum.Aşağıdaki gibi bir yanıt geldi:
Retrospektif, geçmişe dönük bir bakış
anlamına gelir. Genellikle bir olay, süreç, proje veya dönemi değerlendirirken
kullanılır.
Farklı alanlardaki kullanımları:
- Sanat ve edebiyat: Bir sanatçının veya
yazarın geçmiş eserlerini kapsayan sergi veya incelemeler için kullanılır.
- Psikoloji: Bireyin geçmiş deneyimlerini
analiz ederek bugünkü davranışlarını anlamaya çalışmak için kullanılır.
- Bilim ve araştırma: Geçmiş verileri
inceleyerek belirli bir konu hakkında çıkarımlar yapma sürecini ifade
eder.
- İş dünyası ve yazılım geliştirme:
Özellikle agile (çevik) yöntemlerinde, bir takımın belirli bir dönemi veya
projeyi gözden geçirip, neyin iyi neyin kötü gittiğini değerlendirdiği
toplantılara retrospektif toplantılar denir.
Genel olarak retrospektif, geçmişi
değerlendirerek gelecekte daha iyi kararlar almak için kullanılan bir
yaklaşımdır.
Hürmetler Chatgpt!Bodrum’da lüks
yazlık fiyatına üretilmiş Deepseek gibi Çinli bir muadilin olsa da artık, senin
yerin yine de bizim için başka.
Chatgpt’nin tanımına uygun olarak ben
de elimden geldiğince geçmiş deneyimlerimi anlatarak portföy yönetim sektörünün
nereye doğru evrildiği hakkında görüşlerimi bir blog dizisi olarak paylaşmak
istedim.
1990’lar ikinci yarısında profesyonel
iş hayatına başlamadan önce toy bir hisse yatırımcısıydım.Üniversiteyi bitirmiş
ve ekonominin bütün sırlarını çözmüştüm!Borsada oynayarak! rahatlıkla zengin
olabilirdim.Aracı kurumların seans salonlarına gidiyor “düşükten alıp yüksekten
satmaya” çalışıyordum.Neyseki çok kısıtlı olan paramın bitmesiyle hayallerim de
bitti de iş aramaya başladım.
1999 yılında Strateji Menkul
Değerler’e iş başvurusu yaptım.Şirketin sahibi ve yöneticisi Citibank ve
Finansbank hazinesi kökenli ODTÜ’lü eski bir bankacıydı.Ufak bir mülakattan
sonra sen önce paranın ne olduğunu öğren sonra hisseyi öğrenirsin diye beni
iyice ufalayarak tahvil ve bono
bölümünde işe başlattı.İlk gün elime verilen HP hesap makinesinde önceden
girilmiş formül olmasa 4 yıllık ODTÜ iktisat eğitimine rağmen bileşik faizi
bile hesaplamayı bilmediğimi anlamam çok
da uzun sürmedi (Bu bileşik faiz işinin
yatırımcılıkta ne kadar önemli bir şey olduğunu daha önce anlatmıştım!).
90’ların sonu hem enflasyonun hem de faizlerin yüksek olduğu krizli yıllar.Faiz piyasada gün içinde 4-5 puan filan oynuyor.Esas para burada dönerken hisse piyasasının esamesi bile pek okunmuyor.
Tahvil-bono
biriminin yöneticisi ya da şirketin sahibi ara sıra biz fani çömezlerin yanına
gelir ve 6 ay sonra itfa olacak bilmem kaç faiz oranıyla işlem gören bononun
günlük iç verimini ya da bunu başa baş noktası için haftalık bilmem kaç repo oranıyla
fonlamak gerektiğine yönelik sorular sorarlardı.Çömez azapta gerekti ve bu
sorulara da sürekli hazır olmak lazımdı.Paranın zaman değerine yönelik bu
hesaplamalarla geçen bu zamanda Merkez Bankası bilançosu,Hazinenin finansmanı
,para piyasası,makro ekonomik veri akışının takibi gibi konularda da kısa
zamanda kendime çok şey kattım.Ama yine de bir gözüm sürekli hisse piyasası
ekranında kaldı.
Hafta sonları şirket haberleri ve
bilançolarını takip etmeye çalışıyor bir yandan da hızlı bir şekilde başta
Warren Buffet ve Peter Lynch kitapları olmak üzere yatırımcılık üzerine
kitaplar okuyordum. Strateji Menkul Değerler’de tahvil-bono ve para piyasası
rutin operasyonel işlerimi yaparken bir süre sonra kendimi eşin dostun parasını
hisse senedi piyasasında yönetmeye başlarken buldum.Banka kurumlarına göre daha
küçük bir aracı kurumda çalışmanın iyi tarafı da benim açımdan bu esnekliği
oldu.
Karaköy’de bildiğiniz üç tekerlekli
tezgahlarda “Adana var Ereğli var”diye hisse satıldığı dönemde Kapalıçarşı
kökenli oyuncularının etkin olduğunu hatırlarım.Hem sermayeleri hem de değerli
metallerde ve yabancı paralar konusunda alım-satım tecrübeleri vardı.Hatta bazı
aracı kurumları da onlar kurmuşlardı.Bu yüzden al-satçı kültürün Borsa
İstanbul’un temellerinde de olduğunu söylemek lazım.