Aslında o dönemde özellikle İMKB başkanı Tuncay Artun olmak üzere nitelikli borsa başkanları ve Sermaye Piyasası Kurulu yönetimi sayesinde hukuki ve operasyonel olarak hisse senedi piyasası çok hızlı ilerlemekteydi ama yatırımcı kültürü ve portföy yönetimi sektörü daha gerilerdeydi.
Bu dönemde Strateji menkul Değerler’in
tek bir fonu vardı.O da bir hisse senedi fonu olan Strateji A Tipi Değişken
Fon.Bunu yöneten ekip de aslında nitelikli bir ekip olmakla birlikte sektör
nasıl yönetiyorsa onlar da fonu öyle yönetiyordu.
Ben ise okuduklarımdan aklıma yatmış
olan Warren Buffet tarzını yönettiğim küçük hissse portföylerinde naif bir
şekilde uygulamaya çalışıyordum. Kendimce yaptığım basit bir excel tablosuyla şirket
değerlemesi yapmaya,değerleme çarpanlarını hesaplamaya,şirket finansallarını
takip etmeye ve şirketlerin iş modellerini anlamaya çalışıyordum.Açıklanan bilanço
dipnotlarını basıp onları okuyan bir kaç fon yöneticisi hatta analistten
biriydim herhalde diyebilirim.O günlerde yaptığım kağıt katliamının vicdan
azabıyla hala her fırsatta ağaç dikerim.
2001-2002 krizi sonrası IMF programı ,yeni
hükümet filan derken krizde yerle bir olmuş olan hisse borsası çok güçlü
yabancı girişleri almaya başladı.Bu yükseliş döneminde kriz hafızası hala canlı
olan hisse fon yöneticileri piyasa zamanlaması yapmaya çalışırken yükselişleri
ıskalamaya başladılar.
Ben ise al ve tut yatırımcısı olarak
hiç hareket etmediğim için ne düşüşleri ıskalıyordum ne de piyasa rallilerini.Bu
dönemde yönettiğim hisse portföyleri çok iyi getiriler elde ettiler.Bu yeni
yatırımcıları getirdi ve 2003 yılında da Strateji A Tipi Değişken Fonun yönetimini.
Bu sırada da biraz daha
olgunlaşmıştım.Fonun kurucusu olan aracı kurum yönetimiyle oturduk hem şartları
hem de bundan sonraki stratejimizi konuştuk.Fonun stratejisini tamamen temel
değer analiziyle hissede uzun vadeli pozisyon almak; yüzde 75 BIST100 +Yüzde 25
repo getirisi olarak tanımladığımız başarı kıstasını al-sat ile değil hisse
seçimiyle geçmeyi hedeflemek olarak tanımladık.Zaten yüksek bir fon yönetim
ücreti vardı.O zaman sektörde fonların yönetim ücreti yıllık yüzde 5.5! idi.Bu
yüzden fonun bir de işlem hacmi baskısı yaşamaması gerekirdi.Fonun kurucusu bir
aracı kurum olmasına rağmen yönetim önemli bir vizyon koyarak bunu kabul etti.Kısa
vadeli kazançları bir kenara bırakarak uzun vadeye odaklandık.Hedefimiz iyi bir
performans ortaya koyarak yatırımcı sayımızı arttırmak ve fon yönetiminde
büyümekti.Gelişmiş piyasalara sahip olan ülkelerde işler böyle olmuştu.Bizde de
er ya da geç böyle olacaktı.
Sonrasında Strateji A Tipi Değişen
Fonun performansı kendiliğinden geldi.Hem başarı kıstasını hem de diğer hisse
fonlarının performansını açık bir arayla geçti.Yıllar geçtikçe hem başarı
kıstası olan hisse endeksiyle hem de en iyi ikinci hisse fonu arasındaki fark
açılmaya devam etti.
31 Aralık 2002’den aktif fon
yönetimini bıraktığım 31 Aralık 2014’e kadar hisse senedi fonlarının getirisi
aşağıdaki gibi oluşmuştu.
Değer analizine dayalı al-ve-tut yatırım stratejisiyle o zamanlar para kazanmak daha kolaydı.Yabancı yatırımcılar tecrübeli ve bilinçli yatırımcılardı.Yabancı aracı kurumların çok güçlü araştırma departmanları vardı.Yabancı fon yöneticileri de bizim gibi bir çok gelişmekte olan piyasada tecrübesi olan ve daha büyük resmi görebilen tecrübeli fon yöneticileriydi.Türk şirketlerini analiz ediyor ve aracı kurumlar vasıtasıyla onları Londra'ya davet edip road-showlarda bilgi ve beklentilerini güncelliyorlardı.Ama neyseki onlar da ulusal 30 endeksi hisselerinin dışına genelde çıkmazlardı ve yerel olmadıkları için bir şirketi hissedemezlerdi.Şirketi hissetmek önemlidir.
Yerel hisse fonları ise dediğim gibi zaten
piyasa zamanlaması yapmaya çalışırlardı.Bir takım büyük oyuncuların bazıları
iyi bir hisse seçicisi ve yatırımcısı idi.Ama genelde onlar da iyi bir değer
yatırımcının çakışmayacağı tahtalardaydılar.
Bu yüzden bu dönemde iyi bir değer
yatırımcısı için baş döndürücü bir açık büfe menüsü vardı. Şirketlerin
yatırımcı ilişkileri bölümleri kurulmamıştı.Finansallar ve faaliyet bilgilerini
takip etmek özel çaba isterdi. Ama bunu yapabilenler de bu büfenin keyfini
çıkardılar.