Hisse yatırımı başlıca iki
türlü yapılabilir. Birincisi; “düşükten al yüksekten sat” diyebileceğimiz
al-satçılıktır.Sizin yaptığınız işte ne var;düşükten alıyorsunuz yüksekten
satıyorsunuz diyen çok olmuştur çevremde. Bu cümleyi piyasada işlem yapanlardan
da çok duyarım.Ama bunu bir banka genel müdüründen de piyasanın önemli
spekülatörlerinden de ve hatta aracı kurum sahiplerinden de duymuşluğum
var.Meğer hisse yatırımcılığı bu kadar kolaymış: “Düşükten al yüksekten sat”.Bak
bu kimsenin aklına gelmemişti!
Kulağa çok basit gelen bu
iş ne yazık ki neredeyse imkansızdır.
Ülke bazında ya da global
ölçekteki bütün haber akışına ve büyük resme mutlak hakimiz desek ve
davranışsal finans zaaflarından da muaf olsak bile bu mümkün değil.Piyasaların
karmaşık bir yapısı var.Bay Piyasayı oluşturan milyonlarca yatırımcının hareket tarzı ve piyasa
ürünlerinin karmaşık yapısı piyasa
hareketlerini tahmin edilemez bir noktaya getirir. Lokantaki garsondan büyük
bir bankanın genel müdürüne kadar bir çok kişiden defalarca duyduğum “piyasa ne
olur?” basit sorusunu milyon dolarlık soru yapan da cevabının bu
belirsizliği.Piyasalar için en tutarlı öngörü kimsenin hoşuna gitmese de “dalgalanacak”
olmasıdır.
Hisse bazında dalgalanmaları yakalamak
ise daha da zor.Piyasaların belirsizliğinin üzerine bir de hissenin kendi
dinamiklerinin belirsizliği girer.Hisse endeksten bazen pozitif yönde bazen de
negatif yönde ayrışabilir.
Gelelim düşük ve yüksek fiyat
meselesine.Bir hissenin fiyatının düşük olması ne demek?Fiyatın 200 günlük
ortalamanın altında olması mı?Çok önemli bir destek seviyesine gelmiş olması
mı?Yoksa tarihinin en düşük fiyat seviyesine gelmesi mi?İyi ama bir şirketin
değeri şirketin faaliyetleri kötü gidiyorsa çok daha ucuz seviyelere de gelebilir.Ucuzun ucuzu da var.Desteğin
desteği de var.Düşük diye alınan seviye
bundan sonraki dönem için en yüksek seviye de olabilir.Tersi de geçerli.Bir
şirket hissesi yeni zirve yapıyorsa ya da borsa düşmüşken onun fiyatı
düşmemişse illa fiyatı yüksek midir?Bu yüksek kaldı bunu satayım sonra alırım
deyip sattığınız hisseyi son görüşünüz de olabilir. Ki genelde öyle
olur.Yatırımcı bu hissenin değeri yüksek kaldı diyerek satar sonra da hisseyi yükselmiş
fiyattan yerine koymaya eli gitmez başka hisse aramaya başlar.
Burada bir yatırım tavsiyesi vereyim:
Önemli bir düşüşte değerini kaybetmeyerek portföyü korumuş bir
hisse varsa bunun mutlaka nedeni olmalı.Önemli düşüşte bir şirketin düşmemesi
genelde o hisseye önemli para girişi olmuş anlamına gelir.Bu hisseyi satayım
diğer çok düşmüşlerden alayım sonra da yerine koyarım dediğiniz anda büyük
ihtimalle o hisseyi yerine koyamayabilirsiniz.
Ya da fiyatı düşük hisse düşük
fiyat/kazanç çarpanı mıdır?Ya da bir hissenin defter değerinin altına gelmiş
olması mı?
Kesinlikle bunların
hiçbiri değil. Bir hisse gördüğü güçlü direnç seviyesinin çok daha altına da
inebilir. Düşük fiyat/kazanç çarpanlı bir şirket fiyatı düşerken bile
karlılığının kaybolmasına bağlı olarak gerçekte çok pahalı bir fiyat/kazanç
çarpanına sahip olmuş olabilir. Bir şirketin defter değeri negatife de
dönebilir.Borsa İstanbul’da bunların hepsini yaşıyoruz.
Öte yandan fiyat /kazanç
çarpanı piyasa ortalamasının çok
üzerinde bir şirket ileriye dönük olarak çok düşük fiyatta da olabilir.Şirket cari faaliyet döneminde
çok hızlı bir şekilde karlılığını arttırmıştır ve arttırmaya devam edecektir.
Bu şirket önümüzdeki yılların artan bu karlılığına göre pahalı gibi gözüken ama
aslında çok düşük bir çarpanla işlem görüyor olabilir. Hisse bir yıl içinde değerini bir kaç
katına katlayarak endeks getirisini de
ciddi bir şekilde geçer ama yine de fiyatı düşük kalabilir.
Bu yüzden söylemesi kolay
olan ve kulağa da yapması basitmiş gibi gelen
düşükten al yüksekten sat stratejisi bizi aslında en yaygın yatırımcı hatasına
götürür.Bu şekilde düşünen yatırımcı sürekli alım satım yapar.Bu da
genellikle ya mutlak zarar ya da hisse senedinin uzun vadeli getiri
potansiyelin altında bir getiriyle sonuçlanır.Al-sat tuzağınının borsaya yeni
gelmiş yatırımcıdan tecrübeli tradera kadar uzanan bir yaygınlığı olduğunu
söyleyebilirim.Bunun neticesinde hisseler ya erken satılarak şirketlerin uzun
vadeli potansiyeli kaçırılır ya da potansiyeli olmayan bir hissede uzun zaman
kalınır ve pozisyon zararı derinleşir.
Klasik yatırımcı zaafı olarak insanın eli genelde zararda olan bir
pozisyonu satmaya gitmez.Ama kazançlı olan pozisyonu da realize etmek için
yanıp tutuşur.Eldeki kuş daldaki kuştan iyidir diye buna hemen hazırda olan bir
teori de yazılıverir.Bu yüzden iyi hisselerdeki kazançlı pozisyonlar hemen
realize edilir.Ama öte yandan zararda olan pozisyon biraz daha arttılararak
“maliyet düşürülür” ya da popüler ifadeyle“paçal yapılır”.Performansı kötü olan
bir şirket hissesini tutan yatırımcıya neden satmadığını sorarsınız aldığınız
cevap “daha maliyetime” gelmedi olur. Neden satmıyor?
Çünkü sattığı zaman zarar realize edilecek ve hata yapılmış olduğu kabul
edilecek.Ama en azından tutmaya devam edilirse bununla yüz yüze gelmeyecek.
Çok klasik bir al-satçı zihniyeti
zaafı!Halbuki maliyet aslında hisse fiyatının en son kapanış değeri.Diyelim ki
10 liraya düşen bir şirketin hissesinde bir yatırımcının maliyeti 3 lira,
diğerinin 8 lira bir diğerinin de 15 lira olsun.Bu yatırımcıların hisseleri
aldıkları seviye şirketin geleceğine ilişkin bir veri sunuyor mu?Üç yatırımcı
da geleceğe dönük olarak tam aynı noktadalar.Şirkete ilişkin beklentin iyiyse
maliyetine bakmaz tutarsın; kötüyse de maliyetine bakmaz satarsın.Buna batık
maliyet yanılgısı diyoruz.
Eğer portföyde stratejik alokasyon uyarlaması yapıp hisse oranı düşürülecekse insanın eli önce
kazançlı olan hisseyi satmaya gider.Ama genelde
kötü performans göstermiş olan hisseleri öncelikli olarak satmak daha
doğrudur.Çünkü kötü performans gösteren hissenin arkasında yanlış bir alım
kararı olma ihtimali yüksek olabilir.Böyle bir hissenin satışıyla zararı realize
etmek yatırımcıya acı verebilir ama bu zarar zaten hisse alırken gerçekleşmiş.Önemli
olan bundan sonrasında oluşacak mutlak ya da göreceli zararı önlemek olmalı.Ama
bu da genelde yapılmaz.
Piyasaların
öngörülemezliği bir yana al-satçı yatırımcıyı bir de bu insani zaaflar
bekliyor.Hisse yatırımının insan doğasına uygun olmayan dezavantajlı tarafları
var.Riskten kaçınma içgüdüsü yatırımcıyı
volatil varlık sınıfından uzak durmaya;eğer yatırım yaparsa da kazançlı
pozisyonu hemen realize etmeye ve zararın derinleştiği çöküş dönemlerinde de
satıp kurtulma refleksi göstermesine yol açıyor.
Davranışsal finans
akademisyenlerinin yaptığı çalışmalarda:
“Yatırım aracımdan zarar
ediyorsam zararımı karşılayana kadar bekleyip daha sonra satarım” önermesini
yanlış bulmayanların oranı yaklaşık yüzde 92.
“Yatırım aracımın değeri
maliyetinin üstüne geldiğinde hemen satarım” önermesini doğru bulanların oranı
yüzde 86.
Nakit ihtiyacı olduğunda kayıpta
olan yerine kazançlı yatırımdan satacağını söyleyenlerin oranı ise neredeyse
yüzde 90.
Bunların hepsi yanlış yatırımcı
kararları.Ama bu yanlış kararların bu sonuçlarla paralel bir bir yaygınlığı
olduğunu piyasadan da biliyoruz.
Bunlara
benzer şekilde deneklerin çoğunluğu şimdi verilen 50 doları bir sene sonra
verilecek 100 dolara tercih ediyor.Bu da yine paranın zaman değerini hesaplayan
finansal matematikle açıklanamayacak bir durum.Buna hiperbolik iskonto diyoruz.Yatırımcıların
karları hemen realize etme dürtüsünün ardında da bu yatıyor.
ABD’de yapılan
akademik çalışmalar satılan hisselerin bir sonraki sene piyasadan daha iyi
performans gösterdiğini buna karşılık alınmış hissenin ise bir sonraki sene
endekse göre daha kötü performe ettiğini gösteriyor.Yatırımcı büyük ihtimalle
klasik yatırımcı hatası olarak biraz
prim yapan hissede hemen satışa geçiyor.Sonra hisse fiyatı geriye
düşmeyince eli almaya gitmiyor ve aslında önceden planlamadığı ve prim yapmamış
başka bir hisseyi alıyor. Yatırımcı al-sat yaparken dopamin salgılıyormuş.Avcı
toplayıcı genlerimizin getirdiği birşey belki de .Ama bu al-satların sonunda
kazanan sadece kahveci oluyor.
Bunun gibi bir çok deney ile davranışsal finans çalışmaları insanın finans ve ekonomi biliminin varsaydığı gibi rasyonel olmadığını ortaya koymaya devam ediyor.Hem piyasaların doğası hem de insan doğası al-satçıya karşı!