4 Mart 2023 Cumartesi

Hisse Yatırımı Ama Nasıl?-I

Hisse yatırımı başlıca iki türlü yapılabilir. Birincisi; “düşükten al yüksekten sat” diyebileceğimiz al-satçılıktır.Sizin yaptığınız işte ne var;düşükten alıyorsunuz yüksekten satıyorsunuz diyen çok olmuştur çevremde. Bu cümleyi piyasada işlem yapanlardan da çok duyarım.Ama bunu bir banka genel müdüründen de piyasanın önemli spekülatörlerinden de ve hatta aracı kurum sahiplerinden de duymuşluğum var.Meğer hisse yatırımcılığı bu kadar kolaymış: “Düşükten al yüksekten sat”.Bak bu kimsenin aklına gelmemişti!

Kulağa çok basit gelen bu iş ne yazık ki neredeyse imkansızdır.

Ülke bazında ya da global ölçekteki bütün haber akışına ve büyük resme mutlak hakimiz desek ve davranışsal finans zaaflarından da muaf olsak bile bu mümkün değil.Piyasaların karmaşık bir yapısı var.Bay Piyasayı oluşturan milyonlarca  yatırımcının hareket tarzı ve piyasa ürünlerinin karmaşık yapısı  piyasa hareketlerini tahmin edilemez bir noktaya getirir. Lokantaki garsondan büyük bir bankanın genel müdürüne kadar bir çok kişiden defalarca duyduğum “piyasa ne olur?” basit sorusunu milyon dolarlık soru yapan da cevabının bu belirsizliği.Piyasalar için en tutarlı öngörü kimsenin hoşuna gitmese de “dalgalanacak” olmasıdır.

Hisse bazında dalgalanmaları yakalamak ise daha da zor.Piyasaların belirsizliğinin üzerine bir de hissenin kendi dinamiklerinin belirsizliği girer.Hisse endeksten bazen pozitif yönde bazen de negatif yönde ayrışabilir.

Gelelim düşük ve yüksek fiyat meselesine.Bir hissenin fiyatının düşük olması ne demek?Fiyatın 200 günlük ortalamanın altında olması mı?Çok önemli bir destek seviyesine gelmiş olması mı?Yoksa tarihinin en düşük fiyat seviyesine gelmesi mi?İyi ama bir şirketin değeri şirketin faaliyetleri kötü gidiyorsa çok daha ucuz seviyelere  de gelebilir.Ucuzun ucuzu da var.Desteğin desteği de var.Düşük  diye alınan seviye bundan sonraki dönem için en yüksek seviye de olabilir.Tersi de geçerli.Bir şirket hissesi yeni zirve yapıyorsa ya da borsa düşmüşken onun fiyatı düşmemişse illa fiyatı yüksek midir?Bu yüksek kaldı bunu satayım sonra alırım deyip sattığınız hisseyi son görüşünüz de olabilir. Ki genelde öyle olur.Yatırımcı bu hissenin değeri yüksek kaldı diyerek satar sonra da hisseyi yükselmiş fiyattan yerine koymaya eli gitmez başka hisse aramaya başlar.

Burada bir yatırım tavsiyesi vereyim:

Önemli bir düşüşte değerini kaybetmeyerek portföyü korumuş bir hisse varsa bunun mutlaka nedeni olmalı.Önemli düşüşte bir şirketin düşmemesi genelde o hisseye önemli para girişi olmuş anlamına gelir.Bu hisseyi satayım diğer çok düşmüşlerden alayım sonra da yerine koyarım dediğiniz anda büyük ihtimalle o hisseyi yerine koyamayabilirsiniz.

Ya da fiyatı düşük hisse düşük fiyat/kazanç çarpanı mıdır?Ya da bir hissenin defter değerinin altına gelmiş olması mı?

Kesinlikle bunların hiçbiri değil. Bir hisse gördüğü güçlü direnç seviyesinin çok daha altına da inebilir. Düşük fiyat/kazanç çarpanlı bir şirket fiyatı düşerken bile karlılığının kaybolmasına bağlı olarak gerçekte çok pahalı bir fiyat/kazanç çarpanına sahip olmuş olabilir. Bir şirketin defter değeri negatife de dönebilir.Borsa İstanbul’da bunların hepsini yaşıyoruz.

Öte yandan fiyat /kazanç çarpanı  piyasa ortalamasının çok üzerinde bir şirket ileriye dönük olarak çok düşük fiyatta  da olabilir.Şirket cari faaliyet döneminde çok hızlı bir şekilde karlılığını arttırmıştır ve arttırmaya devam edecektir. Bu şirket önümüzdeki yılların artan bu karlılığına göre pahalı gibi gözüken ama aslında çok düşük bir çarpanla işlem görüyor olabilir. Hisse bir yıl içinde değerini bir kaç katına  katlayarak endeks getirisini de ciddi bir şekilde geçer ama yine de fiyatı düşük kalabilir.

Bu yüzden söylemesi kolay olan ve kulağa da yapması basitmiş gibi gelen düşükten al yüksekten sat stratejisi bizi aslında en yaygın yatırımcı hatasına götürür.Bu şekilde düşünen yatırımcı sürekli alım satım yapar.Bu da genellikle ya mutlak zarar ya da hisse senedinin uzun vadeli getiri potansiyelin altında bir getiriyle sonuçlanır.Al-sat tuzağınının borsaya yeni gelmiş yatırımcıdan tecrübeli tradera kadar uzanan bir yaygınlığı olduğunu söyleyebilirim.Bunun neticesinde hisseler ya erken satılarak şirketlerin uzun vadeli potansiyeli kaçırılır ya da potansiyeli olmayan bir hissede uzun zaman kalınır ve  pozisyon zararı derinleşir.

Klasik yatırımcı zaafı olarak  insanın eli genelde zararda olan bir pozisyonu satmaya gitmez.Ama kazançlı olan pozisyonu da realize etmek için yanıp tutuşur.Eldeki kuş daldaki kuştan iyidir diye buna hemen hazırda olan bir teori de yazılıverir.Bu yüzden iyi hisselerdeki kazançlı pozisyonlar hemen realize edilir.Ama öte yandan zararda olan pozisyon biraz daha arttılararak “maliyet düşürülür” ya da popüler ifadeyle“paçal yapılır”.Performansı kötü olan bir şirket hissesini tutan yatırımcıya neden satmadığını sorarsınız aldığınız cevap “daha maliyetime” gelmedi olur. Neden satmıyor? Çünkü sattığı zaman zarar realize edilecek ve hata yapılmış olduğu kabul edilecek.Ama en azından tutmaya devam edilirse bununla yüz yüze gelmeyecek.

Çok klasik bir al-satçı zihniyeti zaafı!Halbuki maliyet aslında hisse fiyatının en son kapanış değeri.Diyelim ki 10 liraya düşen bir şirketin hissesinde bir yatırımcının maliyeti 3 lira, diğerinin 8 lira bir diğerinin de 15 lira olsun.Bu yatırımcıların hisseleri aldıkları seviye şirketin geleceğine ilişkin bir veri sunuyor mu?Üç yatırımcı da geleceğe dönük olarak tam aynı noktadalar.Şirkete ilişkin beklentin iyiyse maliyetine bakmaz tutarsın; kötüyse de maliyetine bakmaz satarsın.Buna batık maliyet yanılgısı diyoruz.

Eğer portföyde stratejik alokasyon  uyarlaması yapıp  hisse oranı düşürülecekse insanın eli önce kazançlı olan hisseyi satmaya gider.Ama genelde  kötü performans göstermiş olan hisseleri öncelikli olarak satmak daha doğrudur.Çünkü kötü performans gösteren hissenin arkasında yanlış bir alım kararı olma ihtimali yüksek olabilir.Böyle bir hissenin satışıyla zararı realize etmek yatırımcıya acı verebilir ama bu zarar zaten hisse alırken gerçekleşmiş.Önemli olan bundan sonrasında oluşacak mutlak ya da göreceli zararı önlemek olmalı.Ama bu da genelde yapılmaz.

Piyasaların öngörülemezliği bir yana al-satçı yatırımcıyı bir de bu insani zaaflar bekliyor.Hisse yatırımının insan doğasına uygun olmayan dezavantajlı tarafları var.Riskten kaçınma içgüdüsü yatırımcıyı  volatil varlık sınıfından uzak durmaya;eğer yatırım yaparsa da kazançlı pozisyonu hemen realize etmeye ve zararın derinleştiği çöküş dönemlerinde de satıp kurtulma refleksi göstermesine yol açıyor.

Davranışsal finans akademisyenlerinin yaptığı çalışmalarda:

 

“Yatırım aracımdan zarar ediyorsam zararımı karşılayana kadar bekleyip daha sonra satarım” önermesini yanlış bulmayanların oranı yaklaşık yüzde 92.

 

“Yatırım aracımın değeri maliyetinin üstüne geldiğinde hemen satarım” önermesini doğru bulanların oranı yüzde 86.

 

Nakit ihtiyacı olduğunda kayıpta olan yerine kazançlı yatırımdan satacağını söyleyenlerin oranı ise neredeyse yüzde 90.

 

Bunların hepsi yanlış yatırımcı kararları.Ama bu yanlış kararların bu sonuçlarla paralel bir bir yaygınlığı olduğunu  piyasadan da biliyoruz.

 

Bunlara benzer şekilde deneklerin çoğunluğu şimdi verilen 50 doları bir sene sonra verilecek 100 dolara tercih ediyor.Bu da yine paranın zaman değerini hesaplayan finansal matematikle açıklanamayacak bir durum.Buna hiperbolik iskonto diyoruz.Yatırımcıların karları hemen realize etme dürtüsünün ardında da bu yatıyor.

ABD’de yapılan akademik çalışmalar satılan hisselerin bir sonraki sene piyasadan daha iyi performans gösterdiğini buna karşılık alınmış hissenin ise bir sonraki sene endekse göre daha kötü performe ettiğini gösteriyor.Yatırımcı büyük ihtimalle klasik yatırımcı hatası olarak biraz  prim yapan hissede hemen satışa geçiyor.Sonra hisse fiyatı geriye düşmeyince eli almaya gitmiyor ve aslında önceden planlamadığı ve prim yapmamış başka bir hisseyi alıyor. Yatırımcı al-sat yaparken dopamin salgılıyormuş.Avcı toplayıcı genlerimizin getirdiği birşey belki de .Ama bu al-satların sonunda kazanan sadece kahveci oluyor.

Bunun gibi bir çok deney ile davranışsal finans çalışmaları insanın finans ve ekonomi biliminin varsaydığı gibi rasyonel olmadığını ortaya koymaya devam ediyor.Hem piyasaların doğası hem de insan doğası al-satçıya karşı!