Warren Buffet hisse senedi
yatırımcılığıyla dünyanın iki numaralı zengini olmuş biri.Bu yüzden çoğu hisse
yatırımcısı ve profesyonel yönetici için de doğal olarak ikonik bir figür.Onun
aforizmaları,deneyimleri ve mektupları yatırımcıların başucu referansıdır.Sahip
olduğu şirket, Berkshire Hathaway,kötü
bir yatırım kararı ile satın aldığı bir tekstil şirketinin adını taşıyor olsa
da onun başarı hikayesi etkin olmayan piyasaların ve hisse seçimine bağlı değer
yatırımcılığının da bir kanıtı gibidir.Hatta kendisi de; üniversitelerde Etkin
Piyasalar Hipotezinin öğretildiği bölümleri destekleyeceğini,böylece yanlış
yola gömülen finansçıların kaybedeceği paraları da kazanacağını bazı
konuşmalarında şaka yollu dile getirmiştir.
Bunları tekrardan anmamın
nedeni Warren Buffet’ın 29 sayfalık son yatırımcı mektubunda hedge fon
sektörünü ve hedge fon yöneticilerini ağır bir şekilde eleştirmeye devam etmesi
ve pasif fonların aktif fonlar üzerinde uzun vadede başarılı olacağı üzerine dokuz
yıl önce girdiği ve bu sene sonunda sonuçlanacak iddiayı tekrardan gündeme
getirmesi oldu.Eğer hisse senedi piyasasında bu senenin kalan zamanında bir siyah
kuğu görülmezse S&P endeks fonu büyük ihtimalle Buffet’ın iddiaya girdiği
Protege Partners’ın seçtiği en iyi fonlardan oluşan 5 fon sepetinin
getirilerini rahatça geçerek bir milyon dolarlık iddiayı Buffet’ın kazanmasını
sağlayacak. Bu da Buffet’ın; son
10 yılda yatırımcıların aktif fonlara verdikleri 100 milyar dolarlık yönetim ücretini
çöpe attıkları iddiasının doğruluğu anlamına gelecek. Buffet
bu sonuçları hatırlattıktan sonra mektubun sonunda, eğer ABD yatırımcıları için
heykeli dikilecek bir adam varsa o da Jack Bogle’dır diyerek endeksi takip eden düşük ücretli pasif endeks fonlarının
yaratıcısını da göklere çıkarmış.
Gordon Gekko’nun “Para Asla Uyumaz” aforizmasını “Fon Yönetim
Ücretleri Asla Uyumaz” olarak değiştiren Buffet’ın bu tavrı değer
yatırımcılığının son kalesinin de yıkıldığı ya da etkin piyasalar teorisinin
galibiyeti anlamına mı geliyor?
Aslında pek öyle değil.Buffet
herşeyden önce iddia süresini 10 yıl olarak
koyarak ve endeksi kendisine kıstas almayan daha çok mutlak getirili ve
riskleri sınırlandırılmış hedge fonları hedef alarak aslında Buffetolojinin
birinci tezinin üzerine oynuyor:“Uzun vadede hisse senedi kazanır”. Aslında burada
Buffet’ın uyanıklığı ve tecrübesiyle elma ve armutlar üzerine iddaya girmesi söz
konusu.Kısa vadeli oynaklığı sineye
çeken uzun vadeli al-ve-tut hisse yatırımcısının uzun vadede hedge fonları
geçmesi aslında doğal bir sonuç.Çünkü hisse yatırımcısının en büyük dostu
zamandır.Hisse yatırımı eğer yıllık ya da daha kısa vadeli getirilerle ele
alınırsa belki oynaklığı en yüksek yatırım aracı olabilir.Ancak 5 ya da 10
yılllık sonuçlarla ele alınırsa riske göre getiri parametreleri dramatik bir
şekilde yukarı çıkar.
Buffet’ın iddiasının ikinci
dayanağı ise yüksek profilli ve havalı yöneticilere rağmen istikrarlı ve sürdürülebilir
biçimde iyi yönetilen aktif fonların sayısının düşünüldüğünden az olması.Hisse
seçimiyle pozitif alfa dediğimiz riske göre getiri katma değeri yaratabilen fon
yöneticileri yok değil. Hatta bunun kanıtı ve bu iddianın ironik diğer bir sonucu da iddia
bedeli olan bir milyon doların 10 yıl
boyunca Berkshire Hathaway şirketi hissesinde değerlendirilmesi ve getirisinin
S&P’nin üzerinde olması. Ama yapılan akademik araştırmalar bize fon
yöneticilerinin sadece yüzde 10’dan az
bir bölümünün bunu istikrarlı biçimde başarabildiğini gösteriyor.Fonlar genelde
yönetim ücretleri kadar düşük performans
gösteriyor.Yani ortalamada bir değer yaratmıyorlar.Hatta ortalamadan kötü
dilimlere doğru gittikçe istikrarlı biçimde değer tahribatı gözleniyor.
Borsa Yatırım Fonlarının Gelişmiş Piyasalardaki Atağı:
Warren Buffet’ın bu iddayı
kazanıyor olması yatırım fonları sektörünün gittiği yönü de teyyid ediyor
aslında.Yatırımcılar gittikçe daha çok oranda, endeksi izleyen pasif fonlara
kayıyor.Bunun en büyük kanıtı da Borsa Yatırım Fonları Sektörünün büyümesi. Borsa
Yatırım Fonları (BYF) bir endeksi baz alan, baz aldığı endeksin
performansını yatırımcılara yansıtmayı amaçlayan ve payları borsalarda işlem
gören yatırım fonlarıdır. Fonun içerisindeki hisse senedi portföyü, baz
alınan endeksin içeriğinin bire bir kopya edilmesi ile oluşturulur. Payları
işlem gördüğü borsalarda işlem saatleri içinde alınıp satılabilir. Böylece
pahalı araştırma departmanlarına ve yüksek profilli portföy yöneticilerine
ihtiyaç duymaz.Bu yüzden de çok düşük maliyetlidir.Endeks içeriği sürekli
yenilendiği ve kötü performans gösteren şirketler endeksten çıkıp yerine iyi
performans gösteren şirketler girdiği için de yatırımcı doğal bir seleksiyondan
da yararlanmış olur.
İşte bu düşük maliyetli, sadece
endekslerin getirilerini takip eden borsa yatırım fonlarına ABD’de 2016 yılında
490 milyar dolar giriş olmuş.Bu sürede S&P’deki yükselişe rağmen yatırım
fonlarından 128 milyar dolar,hedge fonlardan ise 70 milyar dolar para çıkışı
olmuş.Bu hedge fon endüstrisi için krizden sonraki en büyük kayıp demek.Bu
girişlerle BYF’larının büyüklüğü yaklaşık 3.55 trilyon dolar seviyesine gelmiş.Son
5 yıldaki yıllık büyüme oranı ise yüzde 20. Bu fonların 2020 yılında da 5
trilyon dolarlık bir büyüklüğe geleceği
tahmin ediliyor.Bu rakamlar hedge fon endüstrisisinin pasif fonlara karşı rekabeti
kalıcı olarak kaybettiği şeklinde yorumlanabilir.Sektör iki yönetim tarzını
birleştirmeye çalışan akıllı beta fonlarını da üretti ama şimdilik onlar da pek
tutmadı gibi gözüküyor.
Portföy yönetim sektörü
açısından borsa yatırım fonlarının yükselişi biraz da sıkıntılı aslında.Yönetim
ücretleri üzerindeki baskı bir yana bir de bu fonların yararlandığı büyüklük
ekonomisinin getirdiği oligopolleşme riski var.ABD’de sektörün yüzde 70’ini
Vanguard, BlackRock (iShares) ve State Street gibi üç tane şirketin ürünleri
oluşturuyor.Portföy yönetim sektörü açısından bu oligopolleşme eğiliminin de
önemli bir tehdit olduğunu belirtmekte yarar var.
Doğrudan pozisyon almış BYF’larının
bu kadar büyümesi piyasa oynaklığı açısından bir sorun da olmaya başlayabilir.Düzenleyici
otoriteler tarafından şimdilerde bu da sorgulanmaya başladı.Risk yönetimi
açısından aktif olan diğer fonlara göre bu fonların yatırımcılarının getiriye
çok duyarlı olması,hızı hareket etmesi ve sürü hareketine daha fazla maruz kalıyor
olması piyasalarda dalga boyunu arttırıp tepe ve çukurları derinleştirici etki
yaratabilir.Örneğin olası bir yüzde 20’lik bir piyasa düzeltmesinde kan gövdeyi
götürebilir.Böyle bir durumda tekrardan mutlak getirili hedge fonlara bir
miktar giriş olsa da bu rakamlar gösteriyor ki hem bireysel hem de kurumsal
yatırımcılar yüksek sabit fon yönetim ücretlerinden ve bazı seneler çok yüksek
performans ücreti öderken bazı seneler de getirileri ıskalamaktan yorulmuşlar.
Borsa
Yatırım Fonlarının Türkiye’deki Durumu
Gelişmiş piyasalara
baktığımız zaman yatırım fonları sektörünün net olarak borsa yatırım fonları
lehine geliştiğini görüyoruz.Türkiye’de de borsa yatırım fonlarının mevzuatı ve
düzenlemesi çoktan yapıldı.İlk borsa yatırım fonunun 10 yaş civarında olduğunu
tahmin ediyorum.Halihazırda BIST listesinde 14 tane BYF gözüküyor.Bunun 9
tanesi çeşitli hisse endekslerini baz alıyor.Diğerleri ise altın,gümüş ve bono
endeksleri üzerine.Dünyada dayanak varlığı hisse olan BYF’ları piyasanın yaklaşık
yüzde 75’ini oluşturuyor.Yüzde 20’sinin dayanak varlığı tahvil ,yüzde 5’ inin
ise emtia.Türkiye’de ise dayanak varlığı emtia olan BYF’larına stopaj dezavantajına
rağmen ilgi daha fazla olmuş.Bu da Türk yatırımcısının genel yatırım eğilimini
yansıtıyor.Ama genelde büyüklük ve sayı olarak borsa yatırım fonları beklenilen
seviyede değil ve gelişmiş piyasaların aksine büyümüyor da.Bu fonlar özellikle
yabancı yatırımcılar açısından iyi bir tercih.Ama bu ihtiyacı da dışarıdaki
ishares gibi borsa yatırım fonları karşılıyor.
BYF’ları aslında çok makul
ve basit bir finans mühendisliği.Diyelim ki altın yatırımı yapmak istiyorsunuz;fiziki
olarak alsanız saklama,sigorta gibi dertleriniz olur.Gümüş almak isteseniz bu
zaten fiziken çok mümkün değil.Bunları vadeli
kontratlarla alsanız takip etme ve vade bitiminde yenileme sorunuyla
karşılaşırsınız.Ya da bilmediğiniz bir ülkede hisse senedi yatırımı yapmak
istiyorsunuz;hangi şirketlere yatırım yapacaksınız?Yatırımcıya en uygun maliyetle
en makul yatırım çözümünü büyük bir borsa yatırım fonu verebilir.Türk
yatırımcısı nedense böyle makul yatırım araçlarına pek rağbet etmiyor.Endeksi
takip etmek yerine tüyolarla doğrudan yatırım yapmak ya da sabah akşama kadar
kaldıraçla forex oynamak daha cazip gelebiliyor. Yine de borsa yatırım fonları
konusunda Türkiye’de aslında ciddi bir tanıtım eksikliği olduğunu da düşünüyorum.Herşeye
rağmen daha çok yatırımcının ilgisini çekebilirdi.Öte yandan kurumsal
yatırımcıların BYF ilgisi de arttırılabilir.Özellikle emeklilik fonları için BYF’ları
iyi bir çözüm.Kurumsal yatırımcıların tercihini etkileyecek bir kaç ufak tefek
düzenleme yapılabilirse ülkemizde de borsa yatırım fonları ivme kazanabilir.
Borsa yatırım fonlarının
yükselişi aslında aktif yönetilen fonların önemini kaybetmesi anlamına
gelmeyecek.Sadece sektörde herşeyi biraz daha yerli yerine oturtacak.Gerçekten
iyi yönetilen istikrarlı aktif fonlar yatırımcı nezdinde yerini korurken yüksek
ücretlerle aktif yönetim yaptığı varsayılan bir çok averaj fon da yerini daha
çok oranda pasif fonlara bırakacak.
Forbes Mart 2017