15 Haziran 2020 Pazartesi

Hisse Yatırımcılarına Tavsiyeler -III




Şirketin kar zarar tablosunda en yukarıda başlayan pozitif kazançlar en aşağıya inene kadar düzenli bir  şekilde yok oluyorsa o şirkette bir yerlerde sorun var demektir. Çok fazla iştirak,yüksek yönetim giderleri, bağlı ortaklık ve ilişkili taraf işlemleri yatırımcı açısından detaylı sorgulanmalıdır. Yatırımcı açısından en sade yapı en makul yapıdır.

Bir şirket bazen dönemsel bazen de tek defalık olarak zarar açıklayabilir.Bu durumda bütün oranlar bozulur.Öncelikle bu zarar esas faaliyet düzeyinde mi yoksa amortisman ya da kurdan kaynaklı yüksek finansal giderlerden dolayı mı oluşuyor ona bakılmalı sonra da şirketin bu durumunun kalıcı mı yoksa geçici mi olduğuna karar verilmesi gerekir.İyi bir şirket de zaman zaman yıl sonu zararı raporlayabilir.

Ancak öte yandan bir ana ortağın mali tablo manipülasyonlarından herhangi birine sadece bir defa bile giriştiği görülürse o hisseden uzak durmak gerekir. Çünkü ahlak da demokrasi gibidir, birazı olmaz.Ana ortak ya ahlaklıdır ya da değildir.Ana ortak ahlaklı değilse bütün oranlar ve bütün analizler göz ardı edilebilir.Bir şirketin kurumsal yönetim kalitesi küçük ortağın yatırım yapması için bir ve sıfır modundadır.

Bütün bunları yerine getiren hisse yatırımcısı için artık tablo biraz netleşiyor.Şirket;marka, lokasyon, ölçek ekonomisi, tekel gücü, imtiyaz, özel maliyet koşulları,know-how  ya da kaliteli yönetim gibi nedenlerle işletme bünyesine dahil ettiği kaynakları çok yüksek getiriye dönüştürebiliyor mu ve bu nakit akışlarını piyasa payını arttırarak ya da faaliyet gösterdiği sektörün güçlü büyümesine bağlı olarak yüksek bir oranla büyütebiliyor mu? Bu iki ana soruya olumlu yanıt aldıktan sonra da olmazsa olmaz diğer üçüncü soru da; ana sermayedar bu yarattığı değeri küçük ortaklarla paylaşma konusunda etik mi?

Bütün bunlara olumlu yanıt alıyorsa bu şirket iyidir.Ama yatırımcı için bununla da herşey bitmiyor.Bir şirket iyi olabilir ama iyi bir yatırım olması için iyi şirketi iyi bir fiyata da almak gerekir.Burada da gösterge F/K,DD/PD FAVÖK/Şirket Değeri gibi temel değerleme oranlarıdır.Bu da tamamsa bu şirketin hissesi borsanın bütün iniş çıkışlarına ve dışarıdan gelen her türlü olumsuz  haber akışına rağmen uzun vadede size iyi bir getiri olarak döner.İyi bir şirketin hissesi de krizlerde yere düşer ama lastik top gibi hızla geri yükselir. Spekülatif bir şekilde piyasa değeri yukarıda tutulmuş kötü bir şirketin hissesi ise ayıptır söylemesi manda kakası gibi yere yapışır ve bir daha yerinden kalkamaz.

Anlatmaya çalıştığım gibi hisse yatırımı oldukça sofistike ve bilinçli yapılması gereken bir yatırım.Yatırım yaparken yukarıda söylediğim hususları hakkıyla yerine getiremeyecek yatırımcının hisse yatırımını hisse fonlar vasıtasıyla yapması daha akıllıca olacaktır.Her zaman söylediğim gibi hisse seçmektense hisse fonu seçmek çok daha kolaydır.Farklı varlık sınıflarında başarı kıstaslarına istikrarlı bir şekilde katma değer yaratabilmiş fonları TEFAS ya da https://www.yatirimdirekt.com/ dan inceleyebilirsiniz.

Uzun süredir artık fon yönetmiyorum.Hayalimi gerçekleştirerek başka bir hayata yelken açtım. Hissse fonu yönettiğim 2003-2013 arası dönemde endeks getirisini defalarca katlayan biri olarak böyle bir altyapım olmasına rağmen ben bile artık bu analizleri yapamıyorum.Çünkü şirket ve sektör haber akışını olması gerektiği gibi takip edemiyorum.Bu yüzden ben de tasarruflarımı iyi yönetildiğini düşündüğüm yatırım fonlarına dağıttım.Size de net bir yatırım tavsiyesi olarak bunu öneririm.

12 Haziran 2020 Cuma

Hisse Yatırımcılarına Tavsiyeler -II




Bir hissenin fiyat/kazanç oranı yatırımcı için iyi bir göstergedir.Reel faizin negatif olduğu düşünülürse Borsa İstanbul’un varolan çarpan ortalaması  büyük bir felaket öngörünüz yoksa oldukça iyi sayılabilir.Eğer ortalamadan daha düşük çarpanlı iyi bir şirket bulunursa bu daha da iyi yatırım olur.

Yatırım şirketlerindeki araştırma departmanları kazanç rakamı olarak şirketin geriye dönük son dört çeyrek dönemin net karını kullanırlar.Ya da eğer şirket, araştırma departmanının kapsamı altındaysa en fazla yıl sonu kar tahminini içeren bir fiyat/kazanç oranı kullanır.Geriye dönük dört dönem karı ile üretilmiş fiyat/kazanç çarpanı bence basit ama faydalı bir göstergedir.

Ama aslında gerçekçi bir fiyat/kazanç oranı tahmini yapabilmek için şirketin ve sektör dinamiklerinin çok iyi bilinmesi ve şirket yöneticilerinden güncel projeksiyonların alınması gerekir.Bu noktada şirketlerin düzenlemekte oldukları yatırımcı sunum ve toplantıları çok önemlidir. Her çeyrekte finansallar açıklandığında güncelleme gerekebilir.Yine şirketlerin yatırımcı ilişkileri sitelerinde yayınladıkları detaylı yıllık faaliyet raporları hem şirketleri ve iş modelini daha yakında tanımaya hem de geleceğe dönük tahmin ve değerlemeleri üretmeye yardımcı olur. Berberden ve garsondan gelen duyumlarla hareket etmek yerine oturup bu faaliyet raporlarını okumak çok daha iyi sonuçlar verebilir yatırımcı açısından.

Oranlar konusunda yine de şunu unutmamak lazım:Bu oranlar mali tablolar kullanılarak hazırlanır ve muhasebe de kolay manipüle edilebilen bir alandır. Her ne kadar mali tablo hazırlama standartları yükseltilmiş olsa da eğer niyet bozuksa mali tabloların manipüle edilmesi  çok da zor değil. Hasılatın uygun olmayan şekilde kaydı, varlıkların fazla gösterilmesi, giderleştirilmesi  gereken kalemlerin aktifleştirilmesi, giderlerin ve/veya borçların az gösterilmesi  gibi basit uygulamalarla kar ayarlaması ve bilanço makyajı kolaylıkla yapılabilir.Özellikle yeniden değerleme sonucu faaliyet dışı gelirlerin bir defalık kar yazılması bu oranı tamamen yanıltıcı duruma getirebilir.Ya da şirket büyük yatırımlar yapıyordur ve bunların amortisman giderleri cari dönemin kar kısmını çok baskılıyordur.Bu durumda da iyi bir yatırım sayılabilecek bir şirketin fiyat/kazanç çarpanı yüksek çıkabilir. Bu yüzden de zaten bir şirketin kar zarar tablosu her zaman nakit akış tablosuyla da kontrol edilmelidir.

Bu açıdan sanayi şirketleri için VAFÖK/Şirket değeri oranı bir yatırımcıya daha sağlıklı şeyler söyler.Kişisel deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki sanayi şirketlerinde VAFÖK/Şirket Değeri çarpanı yatırımcı için en yararlı temel göstergedir. Burada da kritik soru şirket büyüyen bir sektörde mi ya da ivmesini kaybetmiş ölen bir sektörde mi yer alıyor sorusudur.Eğer şirket faaliyetleri ivmesini kaybeden ya da ölen bir sektördeyse bu şirket, faaliyeti sonlanana kadar yanıltıcı biçimde ucuz göstergesi üreten düşük çarpanlarda kalabilir.Öte yandan sektör veya şirket büyümesi erken evrede ve geleceğe dönük güçlü bir beklenti varsa yüksek çarpandan almak da akıllı bir yatırım olabilir.Bu tarz şirketlerde oranları geleceğe dönük beklentilerle oluşturabilmek bu açıdan önemli.Yoksa iyi şirketler filtereye hep takılır ve fırsatlar kaçar.

11 Haziran 2020 Perşembe

Hisse Yatırımcılarına Tavsiyeler-I



Son dönemlerde reel ve nominal faizlerin düşmesiyle hisse senedi piyasasına bir çok yeni yatırımcının geldiğini görüyoruz.Bu da doğal. Bir sene boyunca TL mevdutta bekliyorsun ve yıllık enflasyonun yüzde 10-11 olduğu bir ekonomide yıllık yüzde 7 kazanıyorsun.Halbuki borsada bir günde yüzde 7’den fazla artan onlarca hisse var.Hayat borsada güzel!Zaten eskiler ne demiş:”Bir arsa bir de borsa...”

Ama ne yazık ki kazın ayağı öyle değil.Bu yatırımcılar dikkat etmezlerse daha öncelerde olduğu gibi yine bir takım spekülatör ya da manipülatörlerin avı olup büyük hüsrana uğrayabilirler.Bazı hisselerdeki saçma sapan fiyat hareketlerinden ve şirketlerin ulaştıkları piyasa değerlerinden bunu şimdiden öngörmek zor değil.

Gayrimenkulde üst üste 3-4 yıldır reel getiri olmaması;TL ve döviz mevduat faizlerinin bastırılmış olması yatırımcıya kaçacak bir yer bırakmadı.Bir kısım yatırımcılar doğru olanı yaparak yatırım fonlarını tercih etti.Ama bir kısmı da doğrudan spekülatif hisselerde pozisyon alarak spekülatör ve manipülatörlerin kucağına düştü.

Manipülasyon bildiğimiz adi hırsızlık.Adli bir suç.Ona söylenecek birşey yok.Ama spekülasyon borsaların doğasında vardır.Keşke bizim spekülatörlerimiz yeterince iyi bir yatırımcı olsa da doğru hisselerde spekülasyon yapsalar.Olması gereken değerin altında işlem gören bir çok şirket var.Ama ne yazık ki genelde kolaya kaçılıyor ve işin manipülasyon tarafı ağır basıyor.Hatta görebildiğim kadarıyla sadece borsa manipülasyonu yapabilmek için halka açılmış şirketler bile var.Bazı tahtalarda ana ortaklar doğrudan ya da dolaylı olarak oyuncu gibi davranıyorlar.Doğru ya da yanlış haberlerle ya da mali tabloları kullanarak haksız bir yatırım ortamı yaratabiliyorlar. Yatırımcının da böyle bir tahtada kazanma şansı gözü bağlanmış boksörün diğerini yenebilme ihtimali kadardır.

Karaköydeki borsanın önündeki üç tekerlikli arabalardan hisse almış ve yıllarca bu alanda profesyonel olarak çalışmış biri olarak borsaya yeni girmiş yatırımcıları uyarmayı görev biliyorum.Hisse piyasası ne birden zengin olunacak ve kolay para kazanılacak bir yer ne de bir kumar masasıdır.Çok bilinçli bir şekilde yapılması gereken ve en az üç yıl yatırım süresi gerektiren sofistike bir varlık yatırım sınıfıdır.Ekranda yanıp sönen her bir ışık reel bir şirket ve reel bir iş modelidir.Hisse de bu şirkete ortaklık sağlayan paylarından biridir.Yüksek oynaklığına ve kısa vadedeki toz bulutuna rağmen eninde sonunda hisse fiyatı şirketin olması gereken gerçek değerine gelir.Bu değeri de şirketin değer yaratma kapasitesi ve bu kapasiteyi büyütmesi belirler.  

Hisse yatırımcısının aldığı hissenin hangi şirketin hangi piyasa değeri üzerinden aldığını bilmesi gerekir.Şirketin iş modeli,markası,faaliyet gösterdiği sanayinin rekabet koşulları,maliyet ve fiyatlama yapısı ve yönetim kalitesini bilmesi gerekir.Şirketin açıkladığı finansal tabloları analiz edebilmesi gerekir.Türkiye’de sermaye piyasası düzenlemeleri,bağımsız denetim ve kamuyu aydınlatma standartları iyidir.Bu bilgilere artık kolaylıkla ulaşılabiliyor.Şirketlerin kendi yatırımcı ilişkileri siteleri ve KAP haricinde Matriks gibi borsa verisi sağlayan terminallerden de şirketlere ilişkin güncel bilgilere ve  güncel mali tablolara kolaylıkla ulaşılabiliyor.Hatta bu terminallerde bir takım temel oran analizleri de yapılabiliyor.Bunların dışında aracı kurumların da analiz ve araştırma siteleri ya da portalları var.
Temel oran analizleri konusunu bir sonraki yazıya bırakıyorum.

10 Haziran 2020 Çarşamba

Hisse senedi sabır göstermeyi bilen derviş yatırımcıların yatırım aracıdır


Hisse senedinde al-sat yaparak para kazanan olmuştur ama zengin olana pek tanık olmadım. Ama doğru hissede derviş gibi yıllarca beklemeyi bilen yatırımcıların ise zengin olduğunu çok gördüm. Bu yüzden “hisse piyasası, al-satçı yatırımcıdan al-tutçu yatırımcıya para transfer etmek üzerine kuruludur” diyen Warren Buffet’a katılmamak elde değil. Yatırımcının yatırım yaptığı hisse senedine bir derviş gibi inancı olması ve hissesine sahip olduğu şirkete güven duyması; kararlı ve sabırlı olması gerekir.

Birçok olumsuz haber ve gürültünün içinde sakin kalıp derviş davranışı göstermek ise gerçekten zordur. Hisse alırken gereken bilgi ve cesaret birçok yatırımcıda olabilirken sabırlı olma ve kriz dönemlerinde soğukkanlılığı koruma konusunda çok az yatırımcı bu meziyetlere sahiptir. En makul yatırımcılar bile fırtınalı günlerin gürültüsü içinde dünyanın sonunun geldiğine inanabilir. Halbuki Peter Lynch’in de dediği gibi hisseyi dünyanın sonu geldi diye değil şirketin faaliyetleri ve karlılığı zayıflıyor diye satabilmek lazım.

Her hissseye de derviş sabrı gösterilmez elbette. Beklemeye değer şirketin de üç temel özelliği vardır: Serbest nakit akışlarının kalitesi , büyümesi ve şirketin kurumsal yönetim kalitesi. Bu üç hususta inancınızı kazanmış hisse senedini ne olursa olsun terk etmeyin. Hisse senedi piyasası aşırılıklara ve irrasyonelliklere maruz kalsa da, eninde sonunda hisse fiyatları bu üç boyutlu kaliteyi takip eder. Sonrasındaysa kritik olan bu bilgiyle yatırım yaptığınız şirketin faaliyetlerini bir ortak olarak izleyerek sabırla bir derviş gibi beklemektir. Aktif yatırımcılık yerine derviş yatırımcılığı hisse senedi yatırımında saadetin anahtarıdır.

Bu arada her atılan kurşun hedefi vurmayabilir. İstenildiği kadar titiz çalışma yapılsın 80’e 20 kuralı hisse yatırımında da geçerlidir. Yüzde 80 vasatın içinde yüzde 20’lik iyi performans ise zaten hisse yatırımcısına fazlasıyla yeter. Hatta melek yatırımcılar için bu oran yüzde 20’den bile daha düşüktür. Sürekli tekrar ettiğim gibi hisse senedi, varlık takımının forvet oyuncusudur. Onu sürekli oyunda tutmak gerekir. Takım dengeli ve forvet oyuncusu kaliteliyse ona sabır göstermek gerekir. Eninde sonunda galibiyet golü ondan gelir.

Forbes-2017

Pasif Borsa Yatırım Fonlarının Aktif Hedge Fonlara Karşı Zaferi


Warren Buffet hisse senedi yatırımcılığıyla dünyanın iki numaralı zengini olmuş biri.Bu yüzden çoğu hisse yatırımcısı ve profesyonel yönetici için de doğal olarak ikonik bir figür.Onun aforizmaları,deneyimleri ve mektupları yatırımcıların başucu referansıdır.Sahip olduğu şirket,  Berkshire Hathaway,kötü bir yatırım kararı ile satın aldığı bir tekstil şirketinin adını taşıyor olsa da onun başarı hikayesi etkin olmayan piyasaların ve hisse seçimine bağlı değer yatırımcılığının da bir kanıtı gibidir.Hatta kendisi de; üniversitelerde Etkin Piyasalar Hipotezinin öğretildiği bölümleri destekleyeceğini,böylece yanlış yola gömülen finansçıların kaybedeceği paraları da kazanacağını bazı konuşmalarında şaka yollu dile getirmiştir.
Bunları tekrardan anmamın nedeni Warren Buffet’ın 29 sayfalık son yatırımcı mektubunda hedge fon sektörünü ve hedge fon yöneticilerini ağır bir şekilde eleştirmeye devam etmesi ve pasif fonların aktif fonlar üzerinde uzun vadede başarılı olacağı üzerine dokuz yıl önce girdiği ve bu sene sonunda sonuçlanacak iddiayı tekrardan gündeme getirmesi oldu.Eğer hisse senedi piyasasında bu senenin kalan zamanında bir siyah kuğu görülmezse S&P endeks fonu büyük ihtimalle Buffet’ın iddiaya girdiği Protege Partners’ın seçtiği en iyi fonlardan oluşan 5 fon sepetinin getirilerini rahatça geçerek bir milyon dolarlık iddiayı Buffet’ın kazanmasını sağlayacak. Bu da Buffet’ın; son 10 yılda yatırımcıların aktif fonlara verdikleri 100 milyar dolarlık yönetim ücretini çöpe attıkları iddiasının doğruluğu anlamına gelecek. Buffet bu sonuçları hatırlattıktan sonra mektubun sonunda, eğer ABD yatırımcıları için heykeli dikilecek bir adam varsa o da Jack Bogle’dır diyerek  endeksi takip eden düşük ücretli pasif endeks fonlarının yaratıcısını da göklere çıkarmış.
Gordon Gekko’nun “Para Asla Uyumaz” aforizmasını “Fon Yönetim Ücretleri Asla Uyumaz” olarak değiştiren Buffet’ın bu tavrı değer yatırımcılığının son kalesinin de yıkıldığı ya da etkin piyasalar teorisinin galibiyeti anlamına mı geliyor?
Aslında pek öyle değil.Buffet herşeyden önce iddia süresini 10  yıl olarak koyarak ve endeksi kendisine kıstas almayan daha çok mutlak getirili ve riskleri sınırlandırılmış hedge fonları hedef alarak aslında Buffetolojinin birinci tezinin üzerine oynuyor:“Uzun vadede hisse senedi kazanır”. Aslında burada Buffet’ın uyanıklığı ve tecrübesiyle elma ve armutlar üzerine iddaya girmesi söz konusu.Kısa vadeli oynaklığı  sineye çeken uzun vadeli al-ve-tut hisse yatırımcısının uzun vadede hedge fonları geçmesi aslında doğal bir sonuç.Çünkü hisse yatırımcısının en büyük dostu zamandır.Hisse yatırımı eğer yıllık ya da daha kısa vadeli getirilerle ele alınırsa belki oynaklığı en yüksek yatırım aracı olabilir.Ancak 5 ya da 10 yılllık sonuçlarla ele alınırsa riske göre getiri parametreleri dramatik bir şekilde yukarı çıkar.
Buffet’ın iddiasının ikinci dayanağı ise yüksek profilli ve havalı yöneticilere rağmen istikrarlı ve sürdürülebilir biçimde iyi yönetilen aktif fonların sayısının düşünüldüğünden az olması.Hisse seçimiyle pozitif alfa dediğimiz riske göre getiri katma değeri yaratabilen fon yöneticileri yok değil. Hatta bunun kanıtı ve bu  iddianın ironik diğer bir sonucu da iddia bedeli olan bir milyon doların 10  yıl boyunca Berkshire Hathaway şirketi hissesinde değerlendirilmesi  ve  getirisinin S&P’nin üzerinde olması. Ama yapılan akademik araştırmalar bize fon yöneticilerinin  sadece yüzde 10’dan az bir bölümünün bunu istikrarlı biçimde başarabildiğini gösteriyor.Fonlar genelde  yönetim ücretleri kadar düşük performans gösteriyor.Yani ortalamada bir değer yaratmıyorlar.Hatta ortalamadan kötü dilimlere doğru gittikçe istikrarlı biçimde değer tahribatı gözleniyor.
Borsa Yatırım Fonlarının Gelişmiş Piyasalardaki Atağı:
Warren Buffet’ın bu iddayı kazanıyor olması yatırım fonları sektörünün gittiği yönü de teyyid ediyor aslında.Yatırımcılar gittikçe daha çok oranda, endeksi izleyen pasif fonlara kayıyor.Bunun en büyük kanıtı da Borsa Yatırım Fonları Sektörünün büyümesi. Borsa Yatırım Fonları (BYF) bir endeksi baz alan, baz aldığı endeksin performansını yatırımcılara yansıtmayı amaçlayan ve payları borsalarda işlem gören yatırım fonlarıdır. Fonun içerisindeki hisse senedi portföyü, baz alınan endeksin içeriğinin bire bir kopya edilmesi ile oluşturulur. Payları işlem gördüğü borsalarda işlem saatleri içinde alınıp satılabilir. Böylece pahalı araştırma departmanlarına ve yüksek profilli portföy yöneticilerine ihtiyaç duymaz.Bu yüzden de çok düşük maliyetlidir.Endeks içeriği sürekli yenilendiği ve kötü performans gösteren şirketler endeksten çıkıp yerine iyi performans gösteren şirketler girdiği için de yatırımcı doğal bir seleksiyondan da yararlanmış olur.
İşte bu düşük maliyetli, sadece endekslerin getirilerini takip eden borsa yatırım fonlarına ABD’de 2016 yılında 490 milyar dolar giriş olmuş.Bu sürede S&P’deki yükselişe rağmen yatırım fonlarından 128 milyar dolar,hedge fonlardan ise 70 milyar dolar para çıkışı olmuş.Bu hedge fon endüstrisi için krizden sonraki en büyük kayıp demek.Bu girişlerle BYF’larının büyüklüğü yaklaşık 3.55 trilyon dolar seviyesine gelmiş.Son 5 yıldaki yıllık büyüme oranı ise yüzde 20. Bu fonların 2020 yılında da 5 trilyon dolarlık bir  büyüklüğe geleceği tahmin ediliyor.Bu rakamlar hedge fon endüstrisisinin pasif fonlara karşı rekabeti kalıcı olarak kaybettiği şeklinde yorumlanabilir.Sektör iki yönetim tarzını birleştirmeye çalışan akıllı beta fonlarını da üretti ama şimdilik onlar da pek tutmadı gibi gözüküyor.
Portföy yönetim sektörü açısından borsa yatırım fonlarının yükselişi biraz da sıkıntılı aslında.Yönetim ücretleri üzerindeki baskı bir yana bir de bu fonların yararlandığı büyüklük ekonomisinin getirdiği oligopolleşme riski var.ABD’de sektörün yüzde 70’ini Vanguard, BlackRock (iShares) ve State Street gibi üç tane şirketin ürünleri oluşturuyor.Portföy yönetim sektörü açısından bu oligopolleşme eğiliminin de önemli bir tehdit olduğunu belirtmekte yarar var.  
Doğrudan pozisyon almış BYF’larının bu kadar büyümesi piyasa oynaklığı açısından bir sorun da olmaya başlayabilir.Düzenleyici otoriteler tarafından şimdilerde bu da sorgulanmaya başladı.Risk yönetimi açısından aktif olan diğer fonlara göre bu fonların yatırımcılarının getiriye çok duyarlı olması,hızı hareket etmesi ve sürü hareketine daha fazla maruz kalıyor olması piyasalarda dalga boyunu arttırıp tepe ve çukurları derinleştirici etki yaratabilir.Örneğin olası bir yüzde 20’lik bir piyasa düzeltmesinde kan gövdeyi götürebilir.Böyle bir durumda tekrardan mutlak getirili hedge fonlara bir miktar giriş olsa da bu rakamlar gösteriyor ki hem bireysel hem de kurumsal yatırımcılar yüksek sabit fon yönetim ücretlerinden ve bazı seneler çok yüksek performans ücreti öderken bazı seneler de getirileri ıskalamaktan yorulmuşlar.
Borsa Yatırım Fonlarının Türkiye’deki Durumu
Gelişmiş piyasalara baktığımız zaman yatırım fonları sektörünün net olarak borsa yatırım fonları lehine geliştiğini görüyoruz.Türkiye’de de borsa yatırım fonlarının mevzuatı ve düzenlemesi çoktan yapıldı.İlk borsa yatırım fonunun 10 yaş civarında olduğunu tahmin ediyorum.Halihazırda BIST listesinde 14 tane BYF gözüküyor.Bunun 9 tanesi çeşitli hisse endekslerini baz alıyor.Diğerleri ise altın,gümüş ve bono endeksleri üzerine.Dünyada dayanak varlığı hisse olan BYF’ları piyasanın yaklaşık yüzde 75’ini oluşturuyor.Yüzde 20’sinin dayanak varlığı tahvil ,yüzde 5’ inin ise emtia.Türkiye’de ise dayanak varlığı emtia olan BYF’larına stopaj dezavantajına rağmen ilgi daha fazla olmuş.Bu da Türk yatırımcısının genel yatırım eğilimini yansıtıyor.Ama genelde büyüklük ve sayı olarak borsa yatırım fonları beklenilen seviyede değil ve gelişmiş piyasaların aksine büyümüyor da.Bu fonlar özellikle yabancı yatırımcılar açısından iyi bir tercih.Ama bu ihtiyacı da dışarıdaki ishares gibi borsa yatırım fonları karşılıyor.
BYF’ları aslında çok makul ve basit bir finans mühendisliği.Diyelim ki altın yatırımı yapmak istiyorsunuz;fiziki olarak alsanız saklama,sigorta gibi dertleriniz olur.Gümüş almak isteseniz bu zaten fiziken  çok mümkün değil.Bunları vadeli kontratlarla alsanız takip etme ve vade bitiminde yenileme sorunuyla karşılaşırsınız.Ya da bilmediğiniz bir ülkede hisse senedi yatırımı yapmak istiyorsunuz;hangi şirketlere yatırım yapacaksınız?Yatırımcıya en uygun maliyetle en makul yatırım çözümünü büyük bir borsa yatırım fonu verebilir.Türk yatırımcısı nedense böyle makul yatırım araçlarına pek rağbet etmiyor.Endeksi takip etmek yerine tüyolarla doğrudan yatırım yapmak ya da sabah akşama kadar kaldıraçla forex oynamak daha cazip gelebiliyor. Yine de borsa yatırım fonları konusunda Türkiye’de aslında ciddi bir tanıtım eksikliği olduğunu da düşünüyorum.Herşeye rağmen daha çok yatırımcının ilgisini çekebilirdi.Öte yandan kurumsal yatırımcıların BYF ilgisi de arttırılabilir.Özellikle emeklilik fonları için BYF’ları iyi bir çözüm.Kurumsal yatırımcıların tercihini etkileyecek bir kaç ufak tefek düzenleme yapılabilirse ülkemizde de borsa yatırım fonları ivme kazanabilir.
Borsa yatırım fonlarının yükselişi aslında aktif yönetilen fonların önemini kaybetmesi anlamına gelmeyecek.Sadece sektörde herşeyi biraz daha yerli yerine oturtacak.Gerçekten iyi yönetilen istikrarlı aktif fonlar yatırımcı nezdinde yerini korurken yüksek ücretlerle aktif yönetim yaptığı varsayılan bir çok averaj fon da yerini daha çok oranda pasif fonlara bırakacak.

Forbes Mart 2017