29 Mart 2023 Çarşamba

Temel Analiz Mi Dedin,Hadi Canım Sende III

Kazancın bir defalık mı ya da nakit mi olduğu gibi handikaplarına göre Faiz Amortisman Vergi Öncesi Kar (FAVÖK) rakamı genelde sanayi şirketleri için daha iyi bir gösterge olur. Şirketin  ne kadar kazandığını FAVÖK bize daha doğru söyleyebilir.Bu yüzden  Firma Değeri /FAVÖK oranı benim de daha çok güvendiğim bir oran oldu şimdiye kadar.Kolay bir değerleme göstergesi (benchmark) olduğu için yatırım bankacıları da bu oranı çok severler.

Yalnız unutmamak lazım ki şirket bu nakit akışını yaratmak için bir takım tesis ve demirbaş harcamaları yapması gerekir.FAVÖK’de olduğu gibi amortismanı dışarıya aldığınız zaman hantal ve dinamik şirket ayrımı böylece ortadan kalkar.Normal faaliyetlerini sürdürmek için çok fazla tesis ve demirbaş yatırımı yapmak durumunda olan şirketler gereğinden fazla iyi görünebilir bu durumda.Amortismanın dışarı alınması obez bir insanın büyülü aynada zayıf görünmesi gibi bir etki yaratabilir. Warren Buffet bu yüzden bir şirketin yarattığı nakit akışı diye kabaca varsayılan FAVÖK rakamına çok güvenmediğini söyler.Böyle şirketlerin belki Firma Değeri/FVÖK’üne bakılabilir ya da FAVÖK - sermaye harcamaları diye bir düzeltme yapmak gerekebilir.

Bir başka düzeltme de Firma Değeri kalemi isteyebilir.Firma değeri esas itibariyle şirket borçlarının hesaba katılmasıdır.Ama bazen net nakit veya varsa şirketin finansal tablolarında konsolide olmayan gizli bir değeri de hesaplara katmak gerekir ki bu düzeltme,bu oranı da önemli ölçüde değiştirebilir.

Çok faydalı olduğunu söyleyebileceğim bu oranda gereken bütün detaylı düzeltmeleri yapsak bile yine fiyat kazanç  oranında olduğu gibi yatırımcının ileriye yönelik tahmini işin içine girer.En iyi analist bile en fazla bir sene sonrasına bir tahmin üretir.İyi bir hisse yatırımcısının ise bu çarpanların en az 3-5 yıl sonrası hakkında isabetli bir görüşünün olması gerekir ki piyasanın önüne geçebilsin.

Gelelim yine çok kullandığımız bir ifade ve oran olan şirketin defter değeri oranına.Bu da yatırımcı için önemli bir oran.Hatta ABD’de yapılan akademik çalışmalar bu oranın şirket hissesinin gelecek hareketi için açıklayıcı olduğunu tespit ediyor.Defter değeri bir şirketin kabaca sahip olduklarından  borçların çıkarılmasıyla bulunur.Bir şirketin piyasa değerinin defter değerinin altında olması genelde şirketin ucuz olması diye değerlendirilir.Şirketin piyasa değeri defter değerinden düşükse bir işletmeyi sıfırdan kursanız piyasadaki fiyata kuramazsınız anlamına gelir.

Ancak gelin görün ki Türkiye gibi yüksek enflasyonlu bir ülkede defter değeri gibi bir rakama güvenmek bir hayli zor.Defterde varlıklar tarihsel maliyetlerle kayıtlarda olur.Kullanılan raporlama tercihlerine göre   benzer varlıklar aslında çok farklı değerlerde de olabilirler.Hele defter değerinin büyük kısmını şerefiye ve haklar gibi maddi olmayan duran varlıklar oluşturuyorsa daha da detay bilmek gerekir.Şirket gözüktüğü gibi ucuz da olmayabilir.

Bazen de çok önceden alınmış arazi ya da tesis değerinin çok altında kayıtlardadır.Ve defter değerinin üzerinde gibi gözüken şirket aslında defter değerinin çok altındadır.Türkiyedeki şirketler özellikle İstanbul’daki gayrimenkullerinin değer artışından şimdiye kadar fazlasıyla yararlandılar.Borsa İstanbul’da bir şirketin satmayı düşündüğü atıl bir gayrımenkulun olması bile bir şirketi alıp tutmak için yeterli güvenlik marjı sağlayabilir.

Defter değeri dediğimiz şeyin de ciddi anlamda sorgulanmaya ve düzeltilmeye ihtiyacı olduğunu görüyoruz.Ama diyelim ki bilançoyu didik didik ettik ve artık eminiz şirketin defter değerinin çok altında  olduğuna.Bu o şirkete ucuz demek için yeterli mi?

Efsane yatırımcı Warren Buffet’ın çatı şirketi Berkshire Hathaway bildiğiniz gibi aslında bir tekstil şirketi.Buffet tarafından defter değerinin çok altına alınmış kelepir! bir şirket ABD’de zayıflamakta olan bir sektörde değer tüketen bir şirket olması nedeniyle Buffet için iyi bir ders ama kötü yatırım kararlarından biri olmuş bir şirket aynı zamanda. Pazarda fiyatı ucuz diye çürük çarık sebze meyve almanın daha pahalıya gelmesi gibi sadece piyasa değeri defter değerinin altında diye alınan bir şirket de yatırımcıya pahalıya mal olabilir. Buffet bu yüzden sık sık defter değeri oranının da yararsız olduğunu dile getirir.

Şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini karşılayabilme gücü rasyosu da çok önemlidir.Borçların öz kaynaklar oranı da yine şirketin gücü konusunda bakılması gereken önemli bir gösterge.Ama bu da iki ucu keskin bıçak gibi bir şey .Eğer hızlı bir şekilde büyüyen yüksek kar marjlı bir sektör söz konusuysa o şirketin yüksek kaldıraçlı olması iyi bir şey de olabilir.Burada da gördüğünüz gibi yine detay bilmek ve stratejik bir görüşü analizin içine sokmak önemli.Söz konusu olan iyi bir şirketse büyüme ve kaldıraç değerin yaratıcısı olur ama sermaye getirisi düşük bir şirket için de büyümenin kaldıraçla bir araya gelmesi faciaya dönüşebilir.

26 Mart 2023 Pazar

Temel Analiz Mi Dedin,Hadi Canım Sende II-Fiyat Kazanç Oranı

Fiyat/kazanç oranı bütün dünyada yatırımcıların öncelikle baktığı çok önemli bir oran. Bir şirkete yaptığınız yatırımı kaç senede amorti edebileceğinizi ve yıllık beklenen yatırım getirinizi kabaca size söyler.Çarpan ne kadar düşük olursa beklenen getiri de o kadar yükselir.Örneğin F/K oranı 20 olan bir şirketin beklenen verimi yıllık yüzde 5 dir.F/K oranı 10 olan bir şirketin beklenen verimi ise yüzde 10’a yükselir.Bu da hisseye yapılan yatırım 10 senede yatırımcısına geri döner demek.Ne kadar düşük olursa şirket de o kadar ucuz kabul edilir.

Ama şunu bilmek lazım ki Fiyat genelde önden hareket eder Kazanç ise onu sonra takip eder.Fiyat ve Kazanç birbirinden ayrılıyorsa burada bunun nedenini bilmek gerek.Ama diyelim ki  Fiyat  düşüyorsa ve Kazancın değişmeyeceği düşünülüyorsa  bu bir alım kararı olabilir.

Kabaca bakıldığı zaman evet sadece bu orana göre bile yatırım kararı verilebilir.Ama şimdi biraz daha yakından bakalım.Bu oranda payda olan fiyat konusu tamam.Sürekli değişse de net bir şekilde fiyat dediğimiz şey ekranda.Ama burada kazanç nedir?İşte bu soruyla birlikte hangi F/K sorusu da sorulmuş olur.

Gelir tablosunun en altında açıklanan rakamda tek seferlik nakit olmayan fazladan bir kar söz konusu mudur?Ya da  tek seferlik geçici bir zarar?Yani kazanç aslında ne kadar kazanç?Bu çarpanı diğer sektör şirketleriyle karşılaştırırken açıklanan kazanç rakamının aynı şekilde hesaplandığına emin miyiz?Sabit kıymetlerini 10 yıl yerine 20 yılda amorti eden bir yöntem kullanılıyorsa işin rengi değişebilir.Şirket konsolidasyona tabii mi?Eğer böyleyse kar rakamını olduğundan daha fazla görüyor olabiliriz.Bu durumda kazanç rakamını düzeltmek gerekir.Kaldı ki gelir tablosunun altı kırmızı olan yani zararda olan çok şirket gördüm ki aslında çok karlılardı.Şirket gelecek gelirlerini artıracak yeni bir yatırım yapmaktaysa gelir tablosunun en altındaki kazanç rakamı gerçek değeri yansıtmayacaktır.

Şirket finansal tabloları arasında nedense nakit akışı tablosu ihmal edilir.Kazanç  ne kadar kazanç sorusunun cevabı büyük ölçüde belki burada bulunabilir.Kazanç  bir muhasebe yorumudur ama nakit gerçektir.Bu tabloda kazançlar serbest nakite dönüyorsa kazanç rakamına güvenebiliriz.Ama yine sermaye harcamalarının titiz bir şekilde sorgulanmaya ,ayıklanmaya ve yorumlanmaya ihtiyacı olur. Gider olarak görünenler bir kapasite yatırım harcaması olabilirken gerçek gider olabilecek bir kalem de yatırım olarak defterlere işlenebilir. Ekonomik değer ve muhasebe değerinin örtüşmediği çok olur.

Diyelim ki bir tane üretim tesisi olan şirket bir tesis daha açıyor.Artık iki tesisin operasyonel ve yatırım maliyetleri muhasebe kayıtlarına girmeye başladı.Ama satışlar belki bir ya da 2 sene sonra başlayacak.Şirket haberlerini takip etmeden ve şirket yönetimiyle konuşmadan raporlanan finansallardaki yatırım giderlerinin ne kadarı sürdürme ne kadarının büyümeden kaynaklandığını ve gelecek kar rakamlarının nasıl şekilleneceğini tespit etmek  genelde mümkün olmaz. Eğer bu düzeltmeler yapılmazsa kullandığımız çarpanlar da bizi çarpabilir.

Peki bir sanayi şirketi ve hizmet şirketini aynı şekilde mi değerlemeye tabi tutacağız? Ya da klasik bir sanayii şirketi ile yeni teknoloji  şirketini?

Hadi diyelim bilançoya çok hakimiz ve bütün bu düzeltmeleri yaptık. Değerlemenin gurusu denilen Damodaran’ın önerdiği gibi şirketleri büyüme şirketleri, olgun şirketler, finansal zorluktaki şirketler, finans şirketleri, döngüsel şirketler, emtia şirketleri vs olarak  da ayırdık.Kazanç olarak; yıllıklandırılmış mı, ortalama mı, son dönem karının yıllığa ilerletilmişi mi yoksa gelecek dönem kar tahmini mi alalım?Önümüze sunulan oranda kazanç olarak ne kullanılmış öncelikle onu bilmemiz lazım.

Gerçekçi kazanç rakamı ileriye dönük bir kar tahmini ile yapılan olur elbette.

Bilindiği üzere, yatırım şirketlerindeki araştırma departmanları genelde kazanç rakamı olarak son dört çeyrek dönemin karını kullanırlar.Ya da eğer şirket, araştırma departmanının kapsamı altındaysa yıl sonu kar tahminini içeren bir fiyat/kazanç oranı da kullanabilir.Analistler de geleceğe yönelik beklentilerini oluştururken kendilerini maceraya atmaz ve geçmiş trende bağlı kalırlar.Eğer yatırım yapmak için sadece bu orana güvenecekseniz gerçekten ileriye yönelik olarak gerçekçi bir kar tahmininde bulunmak gerekir.Bu yüzden bu da yine çok değişkenlik gösterir. İşin içine tahmin girince bu çarpanlar herkes için farklılaşmış olur artık. Tahmin edilecek yıllar uzadıkça işler daha da karışır.

Kar büyümesi çok muhafazakar yapılırsa bir fırsat kaçırılmış olabilir.Ama çok da iyimser yapılırsa bu sefer ortaya fiyat/fantezi oranı çıkar ki bu da değer yatırımcılığının güvenlik  marjını ihlal eder.Değerlemede yapılan yaygın  hatalardan biri de budur.Unutmamak gerekir ki bir değer yatırımcısı için asıl risk kısa vadeli piyasa hareketleri değil kalıcı sermaye kaybıdır.Eğer kazanç tahmini çok iyimser yapılırsa kalıcı sermaye kaybı yaşama ihtimali yükselir.Büyüme tahminini ne aşırı güvenlikçi ne de aşırı iyimser çizgide tutmak bu yüzden önemli.

Peki bu tahminin isabetli olması için ne yapılabilir?Öncelikle şirketin yatırımcı ilişkilerinin ileriye dönük tahminleri ya da şirketi analiz eden analistlerin tahminleri alınabilir. Bu konuda ABD’de yapılan bir çalışmaya göre de analistlerin beklentilerinin aşağı yönlü ya da yukarı yönlü yüzde 5’lik bir koridor içinde kalmasının ABD gibi sermaye piyasaları şeffaf ve gelişmiş bir ülkede bile yaklaşık 170’te 1 olasılık olduğunu bilmekte yarar var.

Geleceği tahmin ederken genelde körlük yaşarız. Genelde bugünü olduğu gibi yarına uzatırız.Gelecek ise kırılma ve değişimlerle gelir.Ve tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki portföye iyi getiri sağlayacak ve sizi rakiplerinizden ayrıştıracak hisseler şirketin açıkladığı ileriye yönelik tahminler ile analistlerin tahminlerini aşan karlılık açıklayan bu şirketlerin hisseleri olacak.Yani beklentilerdeki bu kırılma ve değişimleri başarmış şirketler.

Bunu da net bir yatırım tavsiyesi olarak alabilirsiniz.Beklentilerin üzerinde kar açıklayan ya da zarardayken gerçek kara geçen bir şirketi kesinlikle radarınıza alın.

Böyle bir şirkette değişime yol açan hikayeyi öğrenmek gerekir.Eğer zaten portföyde olan bir hisseyse ve değişimin ardında güçlü bir hikaye varsa endeks üzerinde performans göstermiş olmasına dayanarak satmamak iyi olabilir.Ama burada kazançtan kastım faaliyetlerden kaynaklı nakit kazanç.Bu kazancın ne kadar gerçek olduğunu nakit akışı tablosundan da mutlaka teyit etmek gerekir.

Piyasa çok etkin olmayabilir ama kaliteli ve büyüyen şirketleri de kimse size çok düşük fiyata vermez. Bu yüzden Buffett'in dediği gibi: "Harika bir şirketi makul bir fiyata satın almak, makul bir şirketi harika bir fiyata satın almaktan çok daha iyidir”.

Yüksek fiyat/kazanç çarpanlı bir şirket ucuz olabilirken bazen de düşük fiyat/kazanç çarpanlı bir şirket pahalı olabiliyor. Anlaşılması açısından çok basit olarak sayısal bir örnek verelim:

Bir şirketin önümüzdeki 10 sene içinde yıllık büyüme kapasitesi yüzde 30’ken diğer bir şirketin yüzde 10 olsun.Şu anda aynı yıllık kazanca ve fiyat/kazanç oranına sahipler.10’uncu yıla geldiğinde yüksek büyümeye sahip olan şirket diğerinin 3 katında fazla bir değere sahip olmuş olacak.Bu yüzden eğer böyle bir büyüme öngörülebiliyorsa yüksek büyümeli şirket 20 F/K da bile 10 F/K’ya sahip şirkete göre düşük fiyatlı olabilir anlamına gelir.

Yıllık Varolan Kazanç

100

100

Çarpan

10

10

Piyasa Değeri

1000

1000

Büyüme

30%

10%

10 Yıl Sonraki Yıllık kazanç

1,379

405

10 Yıl Sonraki Değer

13,786

4,046

 

Değer yatırımcısının becerisi bu büyük resmi görebilmesinde yatar.

24 Mart 2023 Cuma

Temel Analiz Mi Dedin,Hadi Canım Sende I-Değerleme

Eskiden bilançoları teker teker basar ve sonra onları excel dosyalarına atıp finansal analiz yapmaya çalışırdık.Şimdi bütün finansal bilgiler  açıklanır açıklanmaz elimizin altında.Bu da şirketlere dair görüş oluşturmak için işimizin artık daha kolay olduğunu ortaya koyuyor.

Ama ne yazık ki iş sadece finansal tablolara bakmakla bitmiyor.Ben finansal tablolar hususunu istatistik bilimi için söylenenlere benzetirim.Bu ifadenin aslı şu: “Statistics are like a bikini. What they reveal is suggestive, but what they conceal is vital."Bunu "istatistik bikini gibidir, çok şey vaat eder ama asıl olanı göstermez." diye Türkçeye çevirebiliriz.Burada istatistik yerine muhasebe de desek sanırım ifade geçerliliğini kaybetmez.

Bu yüzden bu rakamları istediğiniz kadar sofistike biçimde kullanın size yine de her şeyi söylemeyecektir. Eğer öyle olsa basit değerleme rasyolarıyla da yatırım kararlarını verebilirdik.Bunun için fon yöneticisine de gerek kalmazdı.Yazılımlar bizim adımıza bunu kolaylıkla yapardı.Bu şekilde yönetilen algoritmik fonlar da var.Tek tuşla bilanço ve gelir tablosu kullanarak iskonto edilmiş nakit akışlarına yönelik değerlemelerle ya da değerleme çarpanları ile şirket alım-satım tavsiyeleri üreten sofistike yazılımlar  hazırlanabilir elbette.Bunların hepsi de faydalı olur.Ama bir yere kadar.Charlie Munger da bir konferansta gülerek Warren Buffet’ın sürekli iskonto edilmiş net nakit akımlarından bahsedip durduğunu ama bunca yıldır bir defa bile bunu yaptığını görmediğini söylemişti :)

Bir şirketi değerlemek basit gibi gözükebilir.Bunu yapabilmek için aslında sadece 3 parametre kullanılır.Bu şirketten elde edeceğin serbest nakit akımları ;bu nakit akışlarının büyüme oranı ve risksiz faiz oranı.“Bakırı döversin olur yassı, etrafını çevirirsin olur tepsi”  gibi basit gözüken iş ne yazık ki bir bakır zanaatkarının yetişmesinin zorluğuna benzer şekilde  gerçek hayatta o kadar da kolay değil. Varsayımlardaki en ufak değişiklik bile şirketin hesaplanan değerinde çok büyük değişimlere yol açabilir.Bu yüzden bir odaya dünyanın en iyi 10 kurumsal finansman uzmanını ya da analistini de koysanız aynı finansallardan en az 11 tane farklı değerleme çıkar.Çünkü değerleme yapmak geleceğe dönük bir tahmindir. Burada da devreye subjektif ve niteliksel değerlendirmeler girer.10 analistin 10’u da bu yüzden farklı bir tahminde bulunacaktır. Eğer böyle olmasaydı çok da sofistike olmayan bir excel makrosuyla değerlemeleri yapmak ve borsada da en iskontolu şirketleri seçmek çok kolay olurdu.

Bırakın gelecek dönem büyümesini sermaye maliyetinin kaç olduğu; risksiz getiri oranı ya da sermaye harcama kaleminin ne olduğu bile analistten analiste değişebilir. Yatırım harcamalarının ne kadarı gider? Ne kadarı yatırım? Tesis ve demirbaş yatırımları var olan kapasiteyi korumak için zorunlu olarak mı yapılıyor yoksa büyüme amaçlı mı?Bu serbest nakit akışı dediğimiz rakam da anlaşılacağı üzere öyle kolayca mutabakat sağlanacak bir şey değil.İçsel değer dediğimiz şey de bu yüzden söylemesi kolay ama hesaplaması zor bir şey.Her şey doğru bile yapılsa iyi bir analist değeri ancak geniş bir aralıkta tahmin edebilir.

21 Mart 2023 Salı

Bileşik Getirinin Sihiri

“Bileşik faiz dünyanın sekizinci harikasıdır.Bileşik faizi anlayan kazanır. Bilmeyen ise bedelini öder “sözünü Albert Einstein’a atfederler.Bu sözün ona ait olup olmadığı tartışmalı olsa da (büyük ihtimal ona ait değil!)bileşik faizin finansta ve yatırımda çok önemli olduğu kesin.

Nedir bileşik faiz?

Bir yatırımın ister mevduat olsun isterse sermaye kazancı gelecek dönemde de aynı getiri oranıyla yeniden yatırıma dönüştürülmesidir. Böylelikle bir süre sonra kazancın kazancı elde edilir.İkinci dönemde kazancın kazancın kazancı da ana paraya eklenerek devam eder.Ve bu gittikçe bir kar topuna dönüşür.

Bileşik faizin ne anlama geldiğini ve gücünü anlamak için rakamları biraz abartarak bakalım.

1 Liramıza her gün yüzde 1’lik getiri elde ettiğimizi varsayalım. Bu bir Liramızın yıl sonunda 37.78 TL olacağı anlamına gelir.

1 Lirada her gün yüzde 1’lik kayıp yaşadığımızı düşünelim.Bu sefer yıl sonunda geldiğimiz nokta 0.03 Lira olur.

Rakamları şimdi biraz daha gerçekçi kılalım.

10 bin dolarlık birikimimizi  yüzde 10 ile faizde değerlendirsek ve her sene 1000 dolarlık faizi hesaptan çekip bir kenara koysak 40.’ıncı senenin sonunda elimize geçen para 50 bin dolar olacaktı.Yani bu durumda parayı basit faizle değerlendirmiş olduk.Ama eğer her senenin getirisini de ekleyip yatırıma devam edersek yani birikimimizi bileşik faizle değerlendirirsek 40’ıncı yılın sonunda elimize geçen para 453 bin dolar olacaktı.


Bileşik getirinin gücü ve sihri hem rakamlarda hem de grafikte çarpıcı bir şekilde görülüyor.

Şimdi de birikimimize bileşik olarak faiz almaya devam edelim ama getiri rakamlarıyla oynayalım:

Varsayalım ki 10 bin dolarlık bir tasarrufu yıllık ortalama yüzde 1 ile değerlendirdik.40  yılın sonunda hesapta yaklaşık 15 bin dolar olacaktı.Eğer yıllık getiriyi yüzde 5’e çıkarabilirsek 10 bin dolarımız 70 bin dolara yükseliyor.Birikimleri ABD uzun vadeli endeks yıllık getiri rakamı olan yüzde 10’la değerlendirmiş olsaydık eğer 10 bin dolarlık birikimimizin 40 yıl sonra ulaşacağı rakam 450 bin dolar olacaktı.Eğer bu süre zarfında endeks ortalamasının 5 puan üzerinde yani yıllık yüzde 15 getiri sağlayacak şirket veya şirket hisselerine yatırdığımızı varsayarsak  eğer 10 bin dolarlık bu birikim  yaklaşık 2.7 milyon dolar olacaktı.Eh! hiç fena değil.


Hem rakamlardan hem de grafiklerden görüldüğü gibi yüksek getiri oranı bileşik faizle birleşince  önemli bir servet farkı yaratabiliyor.

Mesela New York Üniversitesi Vakıf yönetimi hisse senedi piyasalarının oynaklığından fazlaca gerilerek  stratejik bir kararla hisse alokasyonunu 1981-1982  yılında  yüzde 7’ye çekmiş.Bunu tekrardan yukarı çektikleri 1998 yılında eğer bu süre zarfında ABD’deki diğer üniversite vakıflarının ortalaması kadar hisse senedi alokasyonları olmuş olsaydı 1,3 milyar dolar olan vakıf  birikimlerinin aslında 2.3 milyar dolar olmuş  olabileceğini itiraf ettiler.Bu fark işte hisse senedinin uzun vadeli fark yaratabilme ve bileşik faizin sihirli gücüdür.

Şimdi de BES gibi yıllık düzenli küçük ödemelere dayalı bir tasarruf sistemine bakalım.

Diyelim ki 20 yaşında biri her sene yıllık 1000 dolar ödeyerek sisteme girdi.Eğer bu ödemeler yıllık yüzde 1 ile değerleniyorsa tasarruf sahibi 65 yaşına geldiğinde alacağı toplu birikim sadece 57 bin dolar olur.Eğer bu süre zarfında tasarruflar yüzde 5 ile değerlenmiş olsaydı tasarruf sahibimizin eline 167 bin dolar geçecekti.Eğer getiri oranı yüzde 10 olsaydı tasarruf sahibimiz elinde tam 790 bin dolar olacaktı.Bunu da aşağıdaki tabloda görmek mümkün:


Bileşik faizin önemli olduğunu görüyoruz.Bileşik faizin gücünü artıran 2 unsur var.Birincisi getiri oranı.İkincisi ise tasarrufların vadesi.Getiri oranının yükselmesinin uzun vadede nasıl etki yaptığını yukarıdaki rakamlarda gördük.Şimdi biraz da uzun vade konusuna bakalım:

Bireysel emeklilik sistemine girmiş ve her sene yatırdığı 1000 dolarları yüzde 10’la değerlendiren  yatırımcımızın birikime farklı zamanlarda başladığını ama 65 yaşında emekli olacağını var sayalım.Eğer bu yatırımcı biriktirmeye 20 yaşında başlamış olsaydı eline 790 bin dolar geçeceğini görmüştük.Ama eğer yatırımcı bir takım nedenlerle biriktirmeye 5 yıl sonra başlarsa 65 yaşında eline geçen rakam 486 bin dolara düşecekti.Bir beş sene daha gecikip 30 yaşında sisteme girerse eline geçecek rakam bu sefer 298 bine düşecek.


Görüldüğü gibi getiri oranının seviyesinde olduğu gibi yatırımların vadesi de bileşik faizin gücünü arttıran başka bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Her erteleme ya da erken çıkma büyük getiri potansiyeli kaybı olarak yatırımcıya dönüyor.

Bileşik  getirinin sihrinden en iyi şekilde yararlanmak için yatırımlara erken başlamak;yatırımların getiri ortalamasını yükseltmek ve yatırımlara  kesintisiz devam etmek gerekiyor.

Warren Buffet hisse yatırımına bu kadar genç yaşta başlamamış olsa ya da Allah gecinden versin çok erken yaşta ölmüş olsa şimdi olduğu gibi dünyanın en zenginlerinden biri olmayacaktı.65 yaşındayken sadece 3 milyar dolarlık biriydi.Şimdi ise 100 milyar dolar.Buffet bu konuda kendi sözleriyle şöyle diyor:”Yaptığım servet  ABD’de yaşamak, bazı şanslı genlere sahip olmak ve bileşik faizin sonucudur”.

Aşağıdaki resimde Warren Buffet’ın servet gelişim grafiğinin yukarıda bileşik faizin quadratik eğrisine benzer bir şekilde gelişmiş olduğu görülebilir.


Bileşik faizin hisse bazında da önemi var.İki tane şirketi ele alalım.Birinin yatırım getirisi yüzde 5 olsun diğerinin ise yüzde 20 olsun.İkisi de bütün kazançlarını 30 sene boyunca işletmeye ilave etmeye devam etsin.Birinci şirketin yatırımlarının değeri 30 sene sonra 43 bin dolar olacaktı.

Peki ikinci şirket ne kadar olurdu?


Yaklaşık 2.4 milyon dolar.


Biraz basit de olsa bu sayısal örnek sanırım kaliteli bir şirkete yatırım  yapmanın ve bileşik faizin önemi konusunda fikir veriyor.Eğer sermaye getirisi yüksek ve bunu tekrardan yaptığı işe yatıracak kadar işleri büyütebilen ve bu arada da yüksek sermaye karlılığını koruyabilecek rekabet avantajı olan şirket varsa sayısal örneğimizdeki gibi bir değer canavarı var demektir.İyi bir hisse senedi yatırımcılığı  bu potansiyeli aramak olarak özetlenebilir.

 

Bu kadar rakam ve grafikle okuyucuyu yormak istemem elbette.Ama bu bileşik faiz işinin anlaşılması önemli.Bileşik faizin gücü uzun vadeli al ve tut değer yatırımcısının yanındadır ve bize diyor ki:

 

Yüksek kaliteli bir getiri bulmak,mecbur kalmadıkça sistemde kalmak ve sabırlı olmak lazım.

 

İyi bir yatırıma erken başlamak kadar iyi bir yatırımdan erken çıkmamak da önemli. Bir şirket hissesi eğer erken satılırsa onun potansiyel getirisiyle birlikte getirilerinin potansiyel getirileri de kaçırılmış olur ve bileşik faizin sihri bozulur.

 

Vasat bir şirket veya kaliteli bir şirkete yatırım yapmanın arasındaki getiri farkı da yıllar geçtikçe katlanarak artar.

19 Mart 2023 Pazar

Piyasa Yorumcularına İnanmayın Piyasa Yorumcusuz da Kalmayın-II

Finans piyasalarını iyi takip edenler bilirler.Piyasaların saygın yayın organı Barrons’ her sene bir yuvarlak masa toplantısı  yapar ve bu toplantıda önümüzdeki sene için bir piyasa öngörüsü oluşturmaya çalışır.Bu masaya da piyasanın ağzına baktığı istikrarlı iyi getirileriyle efsane olmuş fon yöneticilerini davet eder.Notları da yayınlanan bu toplantıda bu yöneticilere çok net piyasa görüşleri ve yatırım tavsiyeleri sorulur.

Tavsiye ederim çok faydalı bir yayın.Ama bu toplantıda kendilerini kanıtlamış ve büyük paralara yön veren bu uzmanların bile öncelikle birbirleriyle mutabık olmadığı görülür.Bu efsane para yöneticileri birbirinden farklı görüşte ve beklentide de olabiliyorlar.2023 yılına ilişkin beklentilerin paylaşıldığı yuvarlak masa toplantı notları da yayınlandı.Yine bir mutabakat olmadığını bu notları okuyup görebilirsiniz.Eğer şimdi geriye dönük bir çalışma yapılsa bu toplantılardaki beklentilerle gerçekleşmelerin bu düzeydeki insanlarda bile ne kadar sorunlu olduğu görülebilir.Bazen neredeyse herkesin mutabakatla kötümser olduğu bir yılda borsa yeni rekorlar kırabilir.Ya da çoğunluğun iyimser olduğu bir yılda borsa önemli bir çöküş yaşayabilir. Eğer herkes kötümserse piyasa zaten genelde düşmüyor çünkü beklentiler fiyatlara zaten yansımış oluyor.Bu coşku dönemleri için de geçerli.Bunlar oldu.Hatta bu toplantılarda bir piyasa efsanesinin 2008-2009 krizi öncesinde çok ısrarlı bir şekilde Fanie Mae tavsiyesini bile bulup eğlenebilirsiniz.Ama bu çıkmayan öngörüler yine de onların başarılı fon yöneticileri olduğu gerçeğini değiştirmez.

Düşünün bunlar bir de milyar dolar varlıkları yöneten, elleri taşın altında olan, her türlü bilgiye erişimi ve piyasa tecrübesi olan büyük fon yöneticileri...

Bu yüzden  “Piyasa ne olacak?” sorusuna verilmiş en tutarlı cevabın “dalgalanacak”  olduğunu düşünüyorum.Piyasa ister yukarıya isterse aşağıya doğru hareket etsin piyasa yorumcuların işi de buna bir açıklama getirmektir. Piyasada kendi iç karmaşık dinamikleri gereği bir takım gelişmeler olur. Tahmin ve yorumlar da bunu takip eder.Fakat asla piyasa gerçekleşmeleri bu tahmin ve yorumları takip etmez.

Sürekli tahminler yapan 15 kişiden birinin yaptığı 15 tahminden biri doğru çıkacak ve o bir süre keyfini sürecek.Sonra başka bir 15 kişiden birinin yaptığı 15 tahminden biri doğru çıkacak ve bu böyle gidecek.

Bu yüzden kısa vadeli haber akışına ya da piyasa yorumlarına bağlı olarak yatırımcının al-sat yapması kendisini bu belirsizliğe teslim etmesi olur.

Piyasa uzmanlarını elbette dinlemek lazım.Ortalama bir yatırımcıya göre iç ve dış ekonomik göstergeleri, haberleri, iç ve dış gerçekleşmeleri daha iyi takip ederler.Ama şunu unutmamak lazım Bay Piyasa dediğimiz mekanizmanın görünenden daha karmaşık ve  rastlantısal bir doğası var.Bu yüzden hareketleri öngörülemez.Bunda da uzmanların bir suçu yok.

Daha önce de değindiğim gibi reel piyasa ve borsalar arasında zaman farkı da oluşabiliyor.Uzmanların makro gelişmelere ilişkin öngörüleri doğru olup bunların piyasaya yansımaları farklı zamanda olabiliyor.Beklentiler borsalara hemen yansıtılır ama reel piyasalarda gerçekleşmeler çok daha geç olur.Bu yüzden beklenti ve gerçekleşme arasında ciddi senkronizasyon sorunu da var.

Bunun dışında işin içine rasyonel olmayan insan davranışları girer.İşin içine  karmaşık yatırım araçları ve bunların karmaşık operasyonel süreçleri  girer.İşin içine büyük para dediğimiz belki New York ‘da bir golf kulübü üyelerinin sayısını geçmeyecek şekilde birlikte aynı havayı soluyup birlikte hareket edebilen ve sermaye akımlarına yön veren büyük oyuncular girer.

Daha önceki yazılarda belirttiğim yatırımcı zaaflarını da eklersek piyasaların etkin olmadığını ve hareketlerin önceden öngörülemeyeceğini bir kez daha tekrar ediyorum.

 

Türkiye’de de herşeye rağmen bence çok başarılı ve nitelikli bir finans medyası var.Hele genel medya seviyemiz de gözönüne alınırsa değerleri daha da iyi ortaya çıkar.Bu yüzden onların hakkını da yemeyelim.Bu onlarla alakalı değil. Piyasaların doğası ile alakalı bir şey.

 

Ekranlara bazen haddini aşan, çok kesin beklentiler veren ve hatta FED başkanını eleştirecek kadar özgüvenli! piyasa yorumcuları çıksa da çoğu işin mutfağından gelen ve piyasa tecrübesi olan insanlar.Bazıları da piyasa bağlantısı olmayan genelde makro gelişmeleri değerlendiren değerli bir takım ekonomistler. Akademisyen kökenli bu yorumcular zaten daha genel çerçevede konuşur ve cümlelerinin sonunu “ama..” ile bağlarlar.Bu yüzden size net bir tavsiyede bulunmazlar :) Piyasa gürültüsünden etkilenmemiş olmaları iyi bir şeydir ama piyasa mekanizmalarını bilmiyor olmaları da bir dezavantajdır.Opsiyon ile vadeli işlemin operasyonel nakit akışını ve maliyetlerini bile hayatlarında hiç pozisyon almadıkları için bilmezler. Sık sık “pozisyonlarınızı hedge edin” demeleri bundandır :)

 

Ekrana çıktığı zaman deprem uzmanı rahmetli Ahmet Mete Işıkara izleyicilerin ısrarlı net deprem tahmin beklentilerine rağmen  şu sevimsiz cümleleri sarf ederdi: “Depremler önceden tahmin edilemez. Ülkemiz bir deprem gerçeği üzerinde oturmaktadır ve bu gerçekle yaşamaya alışmalıyız.”İstediğimiz cevap bu olmasa da gerçek durum buydu.Adamcağız haklıydı.

 

Benzer şekilde ben de şu sevimsiz gerçeği dile getirmek isterim: Hisse yatırımı her yerde finansal-tektonik açıdan hareketli ve stresli bir zemin üzerinde yapılır.Yeni dönemin global para politikaları, yatırım araçlarının komplikeliği , algoritmik işlemler, türev yatırım araçları piyasa zeminin oynaklığını daha da arttırdı.Ülkemizin siyasal, ekonomik  ve jeopolitik koşulları da göz önüne alınırsa Türkiye’de hisse yatırımcısının nasıl bir fay hattı üzerinde yatırım yaptığı da daha iyi anlaşılır. Ama ne yazık ki uzun vadede sağlamış olduğu ve sağlayacak olduğu getiriden dolayı hisse varlık sınıfı yatırım sepetinin olmazsa olmaz bir bileşeni. Ben ısrarla piyasa hareketlerinin önceden öngörülemeyeceğinin ve bu yüzden yatırım sepetinin farklı varlık sınıfları arasında dengeli bir şekilde dağılması gerektiğinin altını çiziyorum. Bu benim kişisel ve profesyonel hayatımda karşılığını aldığım uygulamam.

 

Söylemeye çalıştığım:

1.Bay Piyasanın öngörülemez bir şekilde karmaşık hareket tarzı vardır.Piyasa zamanlaması yapılamaz.

2.Piyasa yorumcularının paylaştıkları öngörülerin hepsinin piyasada bir karşılığı var. Eğer bu arkadaşların piyasa hareketlerini tahmin edebilme gibi bir gücü olsaydı emin olun bunları sizinle TV’de ya da sosyal medyada paylaşıyor olmazlar  ve bu görüşlerinden para yapıyor oluyorlardı. İyi piyasa uzmanları da iyi ekonomistler gibi olacakları önceden tahmin eden değil, bilemeyeceğini bilen ve  gerçekleşmelerin neden olduğunu sonradan en iyi açıklayanlardır.

3.Herşeyi bilen ve geleceği öngören finans uzmanlarını maç bittikten sonra akıl veren ve yorumlayan futbol uzmanları gibi dinleyin.Onlardan öğrenecek çok şey var. Ama, aman, takımınızı emanet etmeyin.

 

Aşağıda dünyanın en büyük yatırımcılarının bu konudaki sözlerine kulak verelim:

 

60 yıldır Wall Street’te anladığım insanların piyasa tahmini konusunda başarılı olmadığıdır-Benjamin Graham

Hisseler ve bonolar konusunda kısa vadeli piyasa tahminlerinin faydası olmadığını düşünüyoruz.Bu tahminler  size, yorum yapan hakkında bilgi verebilir ama gelecek hakkında bir bilgi vermez-Warren Buffet

Kimse ekonomi, piyasalar ve faizlerin yönünü tahmin edemez.Bütün tahminleri boş verin ve yatırım yaptığınız şirketlerin faaliyetlerine odaklanın.-Peter Lynch

Piyasa yorumcuları kulaklarınızı doldurabilir ama cüzdanlarınızı asla-Warren Buffet

18 Mart 2023 Cumartesi

Piyasa Yorumcularına İnanmayın Piyasa Yorumcusuz da Kalmayın-I

Bazı marinalar eğlence olsun diye marinaya bir taş asarlar.Bu taşa da hava tahmin taşı derler.Aşağıdaki fotoğraf Corfu’daki Doğuş Grubunun sahibi olduğu marinadan.Bu taşın arkasındaki tabelada şöyle yazıyor:



DURUM -TAHMİN

Taş ıslak-Hava yağmurlu

Taş kuru-Yağmur yok

Zeminde gölge-Hava güneşli

Taşın üstü beyaz -Hava karlı

Taş gözükmüyor-Sisli

Taş sallanıyor-Rüzgarlı

Taş zıplıyor-Deprem

Taş yok-Hortum var

Evet bu tabelada yazılanların hepsi doğru tahminler.Ama denizciye bir faydası yok.Piyasa yorumcularını da marinadaki bu taşın durumuna benzetirim.Bunu piyasa uzmanlarını küçümsemek için söylemiyorum.Ben de ekranlara ara sıra çıktım ve yorumlarda bulundum.Her seferinde de “Piyasa öngörülemez.İyi bir şirketin hissesini ya da iyi bir hisse fonu alın ve piyasalardaki dalgalanmaları umursamayın” demek sıkıcı olacağı ve yayıncının beklentisi de güncel gelişmeler hakkında yorum almak olduğu için ben de bir takım görüş ve tahminlerde bulundum.Ama emin olun piyasa tahmini konusunda marinadaki bu taştan daha faydalı değildim :)

William Bernstein bu durumu şöyle özetliyor:Yalnızca iki türlü yatırımcı olduğu söylenir;piyasanın ne yöne gideceğini bilmeyenler ve bunu bilmediklerini bilmeyenler. Bir de üçüncü bir grup vardır ki bu gruptakiler piyasanın ne yöne gideceğini bilmediklerini bilseler de yaptıkları işin gereği olarak biliyormuş gibi görünürler.

Jon Stewart, ABD’de yayınlanan show programında şöyle diyor: “Eğer CNBC’yi dinleseydim şimdi çoktan 1 milyon dolarım vardı.”. Sonra da hemen ekliyor: “Ama eğer 100 milyon dolarla yatırıma başlamış olsaydım…”

Neyse olayı daha da fazla itibarsızlaştırmayalım.Ama şu  bir gerçek ki piyasanın hareketlerini tahmin etmek pek mümkün değil.

Dow Jones endeksinin bir günde yüzde 23 düşme ihtimali istatistiksel olarak 25 standart sapmaya denk geliyor.Normal bir dağılımda 1 standart sapma üçte bir ihtimal,2 standart sapma yirmide bir ihtimale denk düşer.25 standart sapma olmanın ihtimali yılda 250 işlem günü olduğu düşünülürse 6 trilyonda bir ihtimale yaklaşıyor.Ama gelin görün ki 19 Ekim 1987’de Dow Jones endeksi yüzde 23 düştü.Meşhur Kara Pazartesi. 

Peki 1987 Kara Pazartesi neden oldu?

1987’de istatistiksel olarak yaklaşık 6 trilyonda bir ihtimale denk gelen bu düşüşe neden olan spesifik bir olay yok.Borsa getirilerinin ve şirket kazançlarının çok iyi olduğu 1987’nin yaz ayında çok önemli bir ekonomist büyük bir konferans organizasyonunda bir sonraki yılın beklentilerini açıklıyor.Yaptığı konuşmada o seneki seçimlerde Cumhuriyetçilerin kazanacağını 1987’de ABD ekonomisinin yüzde 4 ‘e yakın büyüyeceğini ve bundan sonraki üç senede de şirket karlarının iki basamaklı rakamlarla büyüyeceği tahmininde buluyor.Piyasalar için iyimser bir konuşma yani.1987’deki Kara Pazartesi bu konuşmadan bir kaç ay sonra gerçekleşiyor.İşin daha da ironik tarafı hisselerin çöküşüne rağmen bu ekonomistin seçim ve ekonomiye dair söylediği bütün olumlu  şeyler gerçekleşmiş.Seçimi Cumhuriyetçiler kazanıyor, ekonomi büyüyor ve şirket karları 2 basamaklı artıyor.Buyrun buradan yakın!

2008-2009 derin finansal krizini de bir elin parmakları kadar adam dışında kimse tahmin edemedi. Piyasanın anlı şanlı gurularından ve kurumlarından hala Fanie Mae tavsiyeleri geliyordu.Bir düşüşü tahmin edenler de bu kadar yıkıcı olabileceğini öngörmedi.

ABD ipotek krizinin yıkıcı olabileceğini doğru bir şekilde öngören ve bunu piyasa fiyatlamalarına esas teşkil eden klasik istatiksel yöntemin varsayımlarının yanlış olduğu iddiasına dayandıran Nassim Taleb kara kuğuların düşünüldüğünden daha sık görüldüğü konusunda haklıydı.Bunun da karşılığını krizden önce almış olduğu pozisyonlarla aldı.Ama sonrasında merkez bankalarının bu genişlemeci ve sıfır faizli dönemini öngöremediği için yatırımcılarına misli zarar ettirdi.

Aynı şekilde Big Short filmine de kaynak olan Michael Burry’nin de ipoteğe dayalı menkul kıymetlerinin sürdürülemez olmasına yönelik aldığı pozisyonda haklı olduğu ortaya çıktı.Bury’nin  haklılığı neredeyse onu yok edecek kadar gecikmeli olarak piyasada karşılığını buldu.Bunu da not olarak düşelim:Haklı olabilirsiniz ama piyasa sizi yok edebilecek kadar gecikmeli de karşılık verebilir.Michael Burry inatçı kişiliği ve yatırımcılar nezdindeki son kredisiyle belki pozisyonunu koruyup yatırımcılarına 2008 krizinde  kazandırmayı başardı ama neyse ki sonra o fonunu kapattı.Ve bir süre sonra yine hisse değer yatırımcılığına geri döndü.Eğer bu fonu kapamasa krizden sonra başlayan bol likiditeye bağlı aşırı iyimser fiyatlamaları tahmin edemeyebilirdi.

Hiç unutmam 26 Ağustos 2011’de Ben Bernanke Jackson Hole’da bir konuşma yapmıştı.Hisse borsaları sert bir şekilde aşağı gitti.Konuşmanın içeriği genişlemeci politikalara rağmen ekonomide işlerin iyi gitmediği çerçevesindeydi.Yabancı finans basınının değerlendirmelerini okuyup fikir edinmeye çalışıyordum .Başlıklar genelde şöyleydi:”Bernanke’nin Açıklamaları Sonrası Piyasalar Çöktü”.Fakat bir süre sonra piyasalara beklenmedik net bir alım geldi(Büyük Para!).Sert düşüşler yerini sert yükselişlere bıraktı.Ne olduğunu yine bu yayınlardan anlamaya çalışırken başlıklar şuna dönmüştü:”Bernanke’nin açıklamaları sonrası Piyasalar Coştu”.Aslında iki başlığa kaynaklık eden konuşma aynıydı ama değişen şey Bay Piyasanın tavrıydı.Böylece aynı finans kanalında piyasanın bir günde farklı yönlerdeki hareketlerine aynı gerekçeler sunulmuş olduğunu da görmüş olduk.

2016 sonunda yapılan başkanlık seçiminde piyasa uzmanları Trump’ın seçilemeyeceğini ve eğer seçilirse piyasalar açısından çöküşle sonuçlanacak yeni bir siyah kuğu, hatta turuncu kuğu (saç rengine atfen :) olacağını çokça dile getirdiler. Neticede Trump kazandı; ama çöküş olmadı. Sonrasında da Trump’ın başkanlığının nasıl doğal bir sonuç olduğuna ilişkin bol tahminler gelse de uzmanlar bu süreçte de katmerli yanılmış oldu.

Benzer bir sonuç da İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılması sürecinde yaşandı.Brexit’in gerçekleşme olasılığının olmadığı ve gerçekleşmesi halinde piyasalarda kıyamet kopacağı yönünde piyasa kamuoyunun bir mutabakatı vardı.Sonuçta Brexit oldu ve piyasa bunu hiç umursamadan yoluna devam etti.Piyasa yorumcuları Trump’ın seçilmesinde olduğu gibi hem referandum sonucunu hem de bunun piyasalara yansımasını yanlış tahmin etmiş oldu.

Türkiye’de son dönemde enflasyon son hızla yukarı giderken ekonomi yönetiminin faizleri son hızla aşağı indirmesinin kötü sonuçlanacağını hemen hemen bütün ekonomistler söylediler.Bana da sorulsa ben de bu modelin kısa sürede faciayla sonuçlanacağını söyler ve kafama bir silah dayayıp ya alacaksın ya da satacaksın deseler tercihimi hisseleri satmaktan yana kullanırdım.Ama o zamandan bu zamana Borsa İstanbul tarihte pek benzeri olmayan bir ralli yaşadı.Şimdi bütün piyasa yorumcuları bunu negatif reel faizlerinin doğal bir sonucuymuş gibi yorumluyorlar.Evet tamam öyle de bunu şimdi biliyoruz.Piyasa fiyatlamaları oluştuktan sonra.

2019 yılı sonunda kendini hissettiren ve sonra 2020 başlarında dünyanın üzerine çöken COVID salgını değme kıyamet senaryosu film senaristlerini bile kıskandıracak seviyedeydi.Nasıl bir dehşet yaşadığımızı düşünün.Bu salgın başladığında Borsa İstanbul 1000; S&P ise 3300 seviyesindeydi.Eğer kristal küremiz olsaydı ve böyle bir felaket yaşanacağı söylense herhalde neyimiz var neyimiz yok satar bir de üstüne kısa pozisyon alırdık.Şimdi Borsa İstanbul 5.300 seviyesinde S&P ise COVID’den sonra 4800 seviyelerini gördü.

Şimdilerde de global piyasalar için şunu tartışıyoruz:İyi veri iyi mi fiyatlanacak yoksa kötü mü fiyatlanacak?Bay Piyasa nasıl isterse...

13 Mart 2023 Pazartesi

Stop ve Loss Meselesi

Eğer kaldıraçlı işlem yapıyorsanız veya al-sat yatırımcısıysanız stop-loss hayati olabilir.Ama yok eğer uzun vadeli al-ve-tut hisse yatırımcısı iseniz ya da karşılaştırma kriteri hisse piyasası endeksi olan bir hisse fonu yöneticisi iseniz stop-loss yapmak yani kol kesmek fonun ya da hisse portföyünüzün performansı için kötü sonuçlanabilir.Bunu karıştırmamak lazım.Al-sat tarzı bir yatırım yapılıyor ya da 10 kaldıraçla foreks piyasasında işlem yapılıyorsa masada kalabilmek için kol kesmek zorunda kalınabilir.Ama bir hisse senedinin fiyatının  beklentilerin altına gelmesi ya da alınan fiyatın çok altına düşmesi  şirketin temellerinde bir değişiklik olmadığı sürece al-ve-tut  yatırımcısı için önemli olmaz. Bu yüzden de zaten al-ve-tut tarzı değer yatırımcılığında stop loss diye birşey bence sözkonusu olmaz.Bir şirket hissesinin fiyatı beklenmedik yerlere de gelebilir.Uzun vadeli al-ve-tut yatırımcısı için önemli olan şirketin değeridir.Piyasadaki fiyatı değil.

Hem uzun vadeli al-ve-tut yatırımcısı olup hem de stop-loss peşinde koşulmaz. Önce bu yüzden şuna karar vermek gerekir:Al-satçı mısınız yoksa uzun vadeli yatırımcı mı? Yatırımcılıkta yarım ondan yarım bundan ortaya karışık olmaz.Sonra bizim piyasalarda çokça göreceğimiz gibi düşen ve büyük ihtimalle kötü bir yatırım olan hissede uzun vadeli yatırımcı olunup; yükselen ve büyük ihtimalle iyi bir yatırım olan hissede al-satçılık yapılır ki bunun sonu en iyi ihtimalle düşük kazançla biter.

Bu noktada Nikos Kazancakis’e kulak verelim "Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!"

Bu yüzden yaptığımız işi önce net olarak tanımlayalım.Benim de tavsiye edeceğim gibi eğer kendinizi bir hisse yatırımcısı olarak tanımlıyorsanız ve doğru bir hisseye yatırım yaptığınızı da varsayarsak stop lossdan uzak durmanızı tavsiye ederim.Kolunuzu kestiğinizle kalırsınız.Halka arz edildiği günden bugüne dek yatırımcılarına servet kazandıran Apple’ın 2 defa yüzde 80 ‘e yakın ve çok defa da yüzde 40 lara yakın fiyat düşüşleri yaşamış olduğunu hatırlamakta yarar var.

11 Mart 2023 Cumartesi

Hisse Yatırımı Ama Nasıl? V-Uzun Vadeli Sabırlı Yatırımcı Olmak

Hisse yatırımını “al-sat” stratejisiyle değil uzun vadeli “yatırımcı” olarak yapan ikinci anlayışa gelelim.Piyasa zamanlaması açısından pasif ancak hisse seçimi açısından aktif olmayı gerektiren bu yöntem hisse bazında aktif bir araştırma ve değerleme faaliyetiyle endeksin üzerine ek katma değer yaratılabileceği varsayımına dayanır.Ben de yönettiğim portföylerde kısa vadeli endeks hareketlerine ve piyasalardaki kısa vadeli gürültüye gözümü kapatıp sadece şirketlerin 5-10 yıllık gelişme ve değerlenme potansiyeline odaklandım.

Bu tarz hisse yatırımcıları rallileri kaçırmaz ve bütün krizlere de yakalanırlar :) Ancak yıllar içinde bunu o kadar çok tecrübe ettim ki eğer yatırım yapılan şirket iyi şirketse eninde sonunda lastik top gibi krizlerde düştüğü yerden geri gelir.Piyasa değeri hak ettiğinin çok üzerinde bir hisseyse de yumurta gibi düştüğü yerde kalır. Kısa vadede hisse senedi fiyatları oynak olabilir ama uzun vadede kesinlikle şirketin faaliyet performansının çekim gücü doğrultusunda hareket eder. Değer yatırımının kurucusu ve çok uzun yıllar hisse portföyü yönetmiş olan Graham’ın da sözleriyle:”Tecrübeyle sabittir ki piyasa eninde sonunda değeri yakalamaktadır”.

Eğer bu bakış açısıyla hareket eder ve doğru şirkete yatırım için gerekli çalışmalar yapılırsa düşükten al yüksekten sat mottosu aslında gerçek anlamıyla değer yatırımcılığıyla hayata geçmiş olur.Burada önemli olan yatırım yapılmış olunan  şirketin potansiyeli ve ona ödenen fiyat.Fiyat ve değer arasında fark olması  2000 endekste pahalı bir hisse alabilirsiniz anlamına gelirken 4000 endekste ucuz bir hisse de alabilirsiniz anlamına gelir.

Bazen fiyat ve değerin arasındaki farkın kapanması için bir katalizör ya da bir hikaye gerekir.Ama çoğu zaman beklentilerden çok daha iyi gelen kazançlarla şirket piyasaya kendini kabul ettirir.Ya da piyasa değeri düşük değerli şirketler bir satın alma ve birleşmeye tabi olur ve  değerin ortaya çıkması için yine ortaya bir katalizör çıkmış olur.Ama eninde sonunda bu fark kapanır.Uzun vadede hepimiz ölüyüz der Keynes.Ama emin olun bu o kadar da uzun vade olmaz. Piyasaların kısa vadede olmasa da orta- uzun vadede etkin olduğuna emin olabilirsiniz.Fiyat eninde sonunda değere gelir.Eğer gelmiyorsa hesaplanan “değer”i bir kontrol etmekte yarar var.

Yatırım yapılan  hissenin fiyat hareketlerini izlemek yerine şirketin faaliyetlerini izlemek bu tarz yatırımcının düşünce yapısının nasıl olması gerektiğini ayırt etmek açısından önemli.Piyasada sürekli bir gürültü var.Bu gürültüye kulağı tıkayıp yatırım yapılacak hisseye odaklanmak al ve tut değer yatırımcısının hareket tarzıdır.Diyelim ki Fed Başkanı Jerome Powell dostunuz ve size FED’in önümüzdeki sene uygulayacağı faiz politikasının tüyosunu verdi.Bu tarz değer yatırımcısı için değişen birşey olmaz.

Bir odaya makro ekonomiyi tartışan 10 tane ekonomist koysanız, büyük ihtimalle oradan en az 11 tane farklı görüş çıkar. Piyasa tahmini yapan uzmanların  sözlerini düşünelim:

Yakın zamandaki belirsizlikler...

Fed’in faiz kararına ilişkin belirsizlikler...

Seçime ilişkin belirsizlikler...

Çin-ABD gerilimine ilişkin belirsizlikler ...

Rusya Ukrayna Savaşına ilişkin belirsizlikler...

Global belirsizlikler...

Önümüzdeki dönemdeki politik belirsizlikler vb...

Piyasalardaki belirsizlikler ve kaygıların bittiğini ben hiç görmedim .İyi de ne zaman yatırım yapacağız?Bütün bu gürültü içinde de şirketler ve ekonomi yoluna bir şekilde devam ediyor.Sonu gelmeyen siyasi, jeopolitik ve finansal tartışmaları dinlemek yerine şirketlerin faaliyet raporlarına odaklanmanın geri dönüşü uzun vadede yatırımcı için daha fazla olur.Buna emin olabilirsiniz.Bu yüzden al-ve-tut değer yatırımcısı makro haber akışına ve günlük fiyat hareketlerine odaklanmak yerine uzun vadeli yatırım perspektifine uygun olarak şirketin kendisine odaklanır. Piyasada değer ve fiyat arasındaki büyük ayrışma fırsatlarını bulmaya çalışır. Klasik finansın “Etkin piyasalarda fiyat bütün bilgiyi yansıtır” teorisine siz inanmayın.Yansıtmaz.Fiyat ve değer arasında keşfedilebilecek farklılıklar hep oldu ve olacak.

Al-ve-tut değer yatırımcısı için önemli olan havada dönüp duran haberler ve belirsizlikler yerine:

Şirket ne üretiyor?

Nasıl üretiyor?

Maliyet koşulları?

İşletme bünyesine aldığı kaynakların getirisi?

Hammadde tedarik koşulları?

Satışlarını artırabilir mi?

Ürün ya da hizmet fiyatını kolay arttırabilir mi?

Marka değeri var mı?

Brüt,Esas,Net Kar marjı yüksek mi?

Sektör rekabet koşulları nedir?

Şirketin yönetim kalitesi?

Yönetenlerin geçmiş başarıları?

Sektör nereye gidiyor?

Sektörle ilgili yasal düzenlemeler ve riskler var mı?

Ortaklarına yaklaşımı nasıl?

Ana ortaklar kimler?

Faaliyet raporları,bilanço,gelir tablosu ve nakit akım tablosu?

Grubun yapısı?

Vb. sorulardır.

Değer yatırımcısı bütün bu cevapların ışığında bu şirkete piyasada ödenen fiyata değip değmeyeceğinin değerlendirmesini yapar. Yatırım yapmaya değecek şirketi bulduktan sonra asıl kritik olan da bu hisseyi yeterli uzunluktaki zamanda tutup tutmamak olur.Bu yüzden bir şirketi alırken onu bir daha satmayacak stratejik bir ortak gibi almak doğru sonuç verir.Yanlış aldığım hisselerden çok erken satmış olduğum hisselerden para kaybetmiş olduğumuzu söyleyebilirim.Daha öncede söylemiştim hisse piyasasından alınan hisseden ziyade satılmayan hisseden para kazanılır.Hisse senedine  bu yüzden sabır göstermeyi bilen derviş yatırımcıların yatırım aracı diyorum. Bu yüzden ekranlardan uzak durmak da iyidir.Hisse yatırımı zaten biraz sıkıcı olmalı.Borsa ve aracı kurumlar hareketi sevebilirler ama bileşik getiri hareketsizliği sever.

8 Mart 2023 Çarşamba

Hisse Yatırımı Ama Nasıl? IV-Düşme Korkusu

Aşağıda etkisini çok hissettiğimiz olaylara bakalım.Hepsi de önemli ve Borsa İstanbul’da büyük oynaklığa neden olmuş olaylar.Bu tarz olaylar ve bunlara bağlı düşüşler  hiç bitmeyecek.Bunları yaşamaya devam edeceğiz.Bu sene de böyle bir potansiyele sahip.Ancak bütün bu sık yaşanan olumsuzluklara ve yaşanan oynaklığa rağmen şirketlerin uzun vadedeki getirileri de ortada.

1997 Asya Krizi

1998 Rusya Krizi

1999 Bankacılık Krizi – (IMF Stand-by )

2000 Kasım Krizi – (Gecelik Faiz %7000 !)

2001 Şubat Krizi - Kara Çarşamba (Anayasa Kitapçığının cumhurbaşkanı tarafından başbakana atılması)

2003- Tezkerenin meclisten geçmemesi

2006 -Gelişmekte olan ülkeler düşüşü

2008 -Küresel Ekonomik Kriz

2013- Gezi olayları

2016 -Darbe girişimi

2018 -Rahip Bronson krizi

2020 -COVID felaketi

2022-Rusya-Ukrayna Savaşı

2023-Deprem felaketi

Bunlara ilave olarak bir de global piyasaların gündemini düşünün.Hiç bitmeyen bir veri akışı,jeopolitik sorunlar,merkez bankaları para politikaları,seçimler vs.

Piyasalara ilişkin hiç bitmeyen belirsizlik ve kaygı  haberleri arasında sakin kalmak ise gerçekten zor. Hisse alırken gereken bilgi ve cesaret çok yatırımcıda olabiliyor ama sabır ve kriz dönemlerinde soğukkanlılık konusunda iyi karnesi olan çok az yatırımcı gördüm. Çalkantı dönemlerinde soğukkanlı olmak bilgili olmaktan daha değerli olabiliyor.Paralar piyasa düşüşlerinde değil düşüş olacak diye yapılan sat-al’da kaybediliyor genelde.

En makul yatırımcılar bile fırtınalı günlerin gürültüsü içinde dünyanın sonunun geldiğine inanabiliyor. Halbuki Peter Lynch’in de dediği gibi hisseyi dünyanın sonu geldi diye değil şirketin faaliyetleri ve karlılığı zayıflıyor diye satabilmek doğru yatırımcı davranışıdır.

Geçenlerde çıkan bir habere göre Fidelity denetçileri hangi tarz yatırımcıların en iyi getirileri elde ettiğini öğrenmek için 2003 ve 2013 arası bütün hesapları incelemişler.Bu denetim sonunda en iyi getiriyi sağlamış olanların hesaplarını unutmuş olan ya da vefat etmiş müşteriler oldukları ortaya çıkmıştı.En iyi yatırımcı ölü yatırımcıdır diye boşuna söylemiyorlar.

1929 dünya bunalımı,2000 teknoloji balonu ve 2008 finansal krizi zamanlarını da içeren dönemler de dahil olmak üzere S&P 20 yıllık sürelerde hiç kaybettirmemiş.Yani 20 yıl uykuya dalacağınızı ve 20 yılda hissenin hiç kaybettirmediğini bilseniz doğru birşey yaparak paranızın çoğunu hisseye koyarsınız.

Peter Lynch ‘in sevdiğim bir sözü var:”Piyasadaki düşüşlerden çok piyasadaki düşüşlere yakalanmamak çabası bize daha çok para kaybettirir.”