Ne yazık ki yapısı gereği hisse senedi piyasaları aşırı oynaklığa maruz kalırlar.Kısa vadede piyasanın hareketleri öngörülemez. Bu yüzden hisse yatırımı yaparken kısa vadeli ihtiyaçlar ve yatırımcının bu oynaklığa olan risk toleransının göz önünde bulundurulması gerekir.
İstediğim kadar hisse senedi
piyasaları konusunda iyimser olayım elindeki tasarrufuna bir yıl sonra bile ihtiyacı olacak bir
yatırımcıya hisse senedi al demedim ve demem.Hisse senedinde kısa vadede de
kazanılabilir elbette.Ama hisse senedi genelde karşılığı en az 5 yıllık sürede
alınabilen bir yatırım aracıdır.Bunu akıldan çıkarmamak lazım.
Piyasadaki oynaklık bir nevi türbülansa benzer.Eğer
pilota ve uçuş teknolojisine güveniyorsanız ve karakter olarak soğukkanlıysanız
uyumaya ya da şarabınızı yudumlamaya devam edersiniz.Ama bu rahatlıkta
olmayanlar da bir an evvel paraşütle uçağı terk etmek arzusu duyar.Eğer böyle
ise bu yatırımcıya hisse piyasası uygun değildir.Ya da belirli bir orana kadar
uygundur ki bunu da yatırımcının kendisi belirleyebilir.Buna risk toleransı
diyoruz.Anahtar kural gece rahat uyuyacak bir portföy dağılımında olunmasıdır.Eğer
hisse senedinin ne olduğu konusunda bilinçliyseniz, uzun vadeli
düşünebiliyorsanız ve hisse senetlerine portföyün sadece belirli bir kısmını
ayırmışsanız gece rahat uyuma kapasitenizi ve böylece risk toleransını da
artırabilirsiniz. İnsan bilmediği şeyden
korkar ve bilmediği şeyler başına geldiği zaman daha çok hata yapar.
Yatırımcının getiri beklentisi
nedir? Anaparayı sadece korumaya mı çalışıyor?Yoksa anaparayı koruyup kısa
vadede ihtiyaçları karşılayacak nakit akışı da mı hedefliyor? Uzun vadeli
yüksek servet kazancı mı arıyor? Risk yapısı bu getiri beklentisiyle uyumlu mu?
Portföyün bir kısmını kaybettiğini görmeye tahammülü var mı? Bir türbülansta
hemen her şeyi satıp kurtulma dürtüsünü mü yaşıyor? Zorlama satışa neden olacak
kısa vadeli nakit akışı gereksinimi var mı?
Bu soruların yanıtları
yatırımcıdan yatırımcıya değişiklik gösterir.Yatırımcı öncelikle kendisine bu
soruların cevaplarını vermeli.Ben elimden geldiğince bu cevapların daha iyi
verilebilmesi için tecrübe ve bilgilerimi paylaşmaya çalışsam da optimal bir
yatırım dağılımının hazır bir reçetesi ve genel geçer bir oranı yok.
Profesyonel hayatımda yatırım sepetinin sadece yüzde 10’unu hisse senedine
koyup geceleri uykusu kaçan yatırımcıya da, tasarruflarının yüzde 90’ını hisse
senedine koyduğu halde kalan yüzde 10 ‘u için “acaba bir fırsat kaçırıyor
muyum?” diye huzursuz olan yatırımcıya da rastladım. Bu yüzden nasıl bir varlık
dağılımının cevabının önemli bir kısmı yatırımcının kendisinde.
Kişinin risk alabilme yapısına ve
ihtiyaçlarına uygun şekilde farklı varlık sınıflarından oluşan bir yatırım
sepetinin yapılması bu yüzden esas dedik.Ama bu sepette de hisse bence olmazsa
olmaz bir yatırım aracı. İnsan doğası gereği riskten sakınan bir yapıya sahip
olsa da risk almamak da aslında risk almak anlamına gelebilir.Son 15 yıldır
bütün dünyada uygulanan düşük ve hatta negatif faiz politikası tasarruf
sahiplerinden borçlulara net bir kaynak aktarımına dönüşmüş durumda.Risk
almayıp sadece sabit getirili mevduat ve bonoya yatırım yapan muhafazakar
yatırımcı bu servet transferinden kaçamaz.Ama reel bir varlık olarak ve uzun
vadede yüksek getiri sağlayabilme özelliği ile hisse senetleri tasarrufların
erozyona uğramasını engelleyebilir.
Sonraki yazılarda detaylı şekilde
açıklamaya çalışacağım gibi uzun vade işin içine girdiğinde hisse senetlerinin
riski aslında görünenden daha az.Bir de bu varlık sınıfında işler doğru
yapılırsa risk getiri dengesi daha da yatırımcı lehine döner.