23 Şubat 2023 Perşembe

Hisse Yatırımcılığında Gidecek Daha Çok Yolumuz Var

 Türkiye’de finansal varlıkların dağılımını az çok Merkez Bankası istatistiklerinden bilsek de ne yazık ki fiziki altın ve gayrimenkul yatırımlarını takip etmek pek mümkün değil.Ama bunların hane halkı birikimlerinin önemli bir kısmını oluşturduğunu biliyoruz.Finansal varlıklar da ağırlıklı olarak TL ve Döviz mevduatında. Hisseye son dönemde bir ilgi oldu ama hala finansal varlıkların yaklaşık yüzde 12’si kadarı bir tercihten bahsediyoruz.

Yurtiçi Yerleşiklerin Finansal Varlık dağılımı

Ara-20

Oca-21

Şub-21

TL Mevduat

28.4%

23.6%

32.1%

Döviz Mevduatı

33.9%

39.7%

24.9%

Devlet İç Borçlanma Senetleri

21.9%

19.3%

21.3%

Eurobond

6.2%

8.8%

7.5%

Hisse Senedi

7.2%

6.8%

12.7%

Özel Sektör Borçlanma Aracı

1.8%

1.5%

1.2%

Diğer

0.6%

0.3%

0.3%

 

Son dönemde Türkiye’de sermaye piyasaları açısından olumlu olan gelişmelerden bir tanesi de Bireysel Emeklilik Sistemi.Bu konuda İyi bir sistem kuruldu ve tasarrufları artırmak adına da iyi bir teşvik  sağlandı.Yatırımcı sayımız ve bu sistemde tutulan tasarruflar da büyümeye devam ediyor.Bireysel Emeklilik tasarruflarının doğal olarak uzun vadeli bir perspektifle yapılması ve risk toleransının da yüksek olması beklenir.Ama gelin bu sistemdeki fonların dağılımına yine TSPB raporundan bir bakalım:



BES’teki tasarrufların burada da ağırlıklı olarak altın ve altına dayalı menkul kıymetlerde olduğunu görüyoruz.Diğer ağırlık sabit getirili olan tahvil ve bono fonlarında.Bunun da önemli bir kısmı döviz cinsinden borçlanma araçları olan eurobondlarda.TSPB analistlerinin hesaplamalarına göre BES birikimlerin sadece yüzde 16’sı kadar hisse fonlara dağıtılmış durumda. Bir iki sene önce bu oran yüzde 10’un altındaydı.

BES dışındaki diğer yatırım fonlarına baktığımız zaman da yine son dönemdeki hisse lehine yatırımcı tercihine rağmen burada da benzer sonuçları görüyoruz.

Bu tabloya yatırım amaçlı tutulan gayrimenkuller ve yastık altında döviz ve fiziki altın olarak tutulan tasarruflar da eklenirse Türk tasarruf sahibinin aşırı muhafazakar ve hisse yatırımına mesafeli tutumu ortaya çıkar sanırım.

2008-2009 finansal krizinin atlatılmasının ardından ve özellikle de son 4 senede girilmiş olan ortodoks olmayan para politikası patikasında Türkiye’de de faizler nominal ve reel olarak  düştü ve hatta derin negatif reel faizler söz konusu oldu.Ama bunun Türk yatırımcılarının geleneksel tasarruf  kalıplarını hisse senetleri lehine değiştirmek konusunda etkisi sınırlı oldu.Halbuki kısa vadedeki oynaklığına ve negatif haber akışlarına rağmen bu sürede hisse senedi piyasasının al-ve-tut yatırımcılarına faizlerin üzerinde getiriler sağlamış olduğunu daha önceki blog yazımda paylaşmıştım.

 

Aşağıda TSPB’nin sağladığı rakam ve grafikler bu konudaki güncel durumumuzu ortaya koyuyor.Son zamanlarda yeni hisse senedi yatırım hesabı açan 2 milyon yatırımcıya rağmen halka açık şirket değerlerimizin toplam değeri ve bunun ekonomideki oranı olarak da baktığımız zaman sermaye piyasalarımızın hala gelişmişlikten uzakta olduğunu görebiliyoruz. Aynı ligdeki ülkeler arasında kültür farklılıkları mevcut olsa da nihayetinde gelişmiş ekonomilerde tasarrufların önemli kısmı büyüyen şirketler için uzun vadeli fon sağlama işlevini yerine getiriyor ve sermaye tabana yayılmış durumda.

 


 



 

Bu rakamlar genelde gelişmekte olan ülkelerde hisse yatırım kültürünün eksikliğini gösteriyor. Ama Türk Ekonomisi dinamikliğine ve Batı normlarına yakınlığına rağmen gelişmekte olan ülkeler arasında bile bu konuda iyi bir yerde değil.

 

Uluslararası karşılaştırmalarda Türk hisse senedi piyasasının global ölçeklere çıktığı tek husus alttaki şekilde de görebileceğiniz gibi işlem hacmimiz.Hisse senetleri devir hızı oldukça yüksek. Toplam piyasa değerinin neredeyse 6 katı işlem hacmimizle neredeyse birinci sıradayız.Burada da ortalamayı düşüren neyse ki yabancı yatırımcılar var.Yoksa yerli yatırımcının ortalama elde tutma süresi sadece 18 gün . Yani hisseye yatırım yapmayı çok sevmiyoruz ama hissede işlem yapmaya bayılıyoruz. “Borsada oynamak” tabirinin dilimize boş yere  yerleşmediğini bu rakamlar da teyit ediyor.



 


Bugünlerde özellikle son iki senede yaşanan reel anlamdaki değer kayıplarından sonra bireysel yatırımcı hisse senedi piyasasına biraz da hızlı biçimde girdi.Sadece 2 senede 35 sene boyunca yakalayabildiğimiz yatırımcı sayısını 3 ‘e katladık.Bu elbette sermaye piyasaları açısından iyi bir şey ama keşke böyle bir patlama yerine zamana yayılan bilinçli bir gelişme yaşasaydık.Hazmedilmemiş ve zorunlu bir tercih olarak gelen bu aşırı talebin kötü sonuçlanmasını ve bu tabanın tekrardan kaybedilmesini de istemeyiz.Ama görünen o ki iş oraya doğru tekrardan gidebilir.Çünkü; tüyolar, dedikodular, duyumlar, hisse guruları, üstatlar, proflar, tavan kilitlemeler, mal boşaltmalar,  yavrulamalar arasında organize işler tarzı hisse yatırımcılığı olmaz...