Az gelişmiş ülkelerde
hisse yatırımcılığının daha bilinçsiz
bir şekilde yaşanması doğal olarak söz konusu olabilir ama Türkiye’ye özgü
ilave kültürel bir şeyler olduğu da kesin.Bunu da sosyologlara bırakmak sanırım
en iyisi.Daha kripto paralar yeni çıkmış ve henüz düzenlemesi ve yasal statüsü
oluşmamışken 80 milyonluk ülkede 5
milyon kripto yatırım hesabı olması nasıl açıklanır bunu açıkçası ben de merak
ediyorum.
Ara sıra baba ocağı memleketim Konya Ereğli’ye giderim.Neredeyse
dikili ağacı olmayan Kutören Köyü’nün kahvesinde oturan hemşerilerimin Ripple
mı Etherum mu tartışmasını dinlemek hisse piyasasından bu tip şeylere aşina olmama rağmen yine de beni şok
etmişti.ODTÜ Ekonomi Bölümünden lisans düzeyinde; Boğaziçi Üniversitesinden
yüksek lisans düzeyinde eğitimim ve piyasalardaki tecrübeme rağmen ben hala kripto nedir?Bu teknolojinin bir yatırım aracı
olarak gelecekte bir yeri olacak mı?Kripto paralar arasındaki teknoloji farkı
nedir? Kripto paralarda değer nereden geliyor? gibi sorular aşamasında olmama
rağmen taşradaki hemşerilerimin cevapları çoktan bulmuş ve beni geçmiş
olmalarına aslında biraz da gizli hayranlıkla şahit oldum.Bu macera çoğu
yatırımcı için olumsuz sonuçlanabilir ama bu dinamikliği takdir etmeden de
geçemem.
Yanlış anlaşılmasın kripto
paraları basit bir saadet zinciri dolandırıcılığı olarak görmüyorum elbette.
Bitcoin çılgınlığı biraz da dot.com çılgınlığı günlerine benziyor.Sonu çoğu
yatırımcı için iyi bitmeyecek olsa da aynı dot.com döneminde olduğu gibi bu
çılgınlıkla birlikte bir değişimin geliyor olduğunu anlamak bizim gibi
1970’lerin Dünya Kupasını hatırlayanlar için bile mümkün.Benim sadece
takıldığım bu kadar karmaşık bir yapıya sahip , hukuki statüsü ve işlem
güvenliği bile henüz belli olmayan bu ürünleri ülkem insanının hisse senedi
piyasasında olduğu gibi birden zengin olmak istediği bir yatırım aracına
döndürmüş olması.Ne yazık ki Anadolu’nun bu fakir ocaklarından batının bu
parlak çocuklarına servet transferi olmaya devam edecek.
Dünyanın bana gören en zor piyasası olan foreks piyasasına da Türk yatırımcısı hızlı girmiş
ve kısa sürede ocaklar sönmüştü.Foreks piyasası bilindiği gibi tuvalete zengin
girilip fakir çıkılabilen bir piyasa.Emtia ve yabancı paralar gibi kısa vadede
öngörülmesi çok zor piyasada bir de 1’e 100 kaldıraçlı işlem yapılırsa sonucun
zaten başka türlü de olması beklenmez.Kamu otoriteleri bu mecrayı şimdi biraz
daha kontrol altına alarak sokaktaki vatandaşın kolay erişimini sınırlasa da
kazanma ve kaybetme istatistikleri hala ortalama yatırımcının ciddi şekilde
aleyhinde.
Neden Türk yatırımcısı kaybedenler oyununu oynamaya bu kadar
meraklı?
Sosyologlar nasıl derinlemesine sonuçlar çıkarırlar bilmem ama biz
Türkler birden zengin olmayı ve bunu da çalışmadan yapmayı seviyoruz.Bu yüzden
hayale kendimizi kolay kaptırıyoruz.Bu da zaten var olan yatırımcı zaaflarını
ve davranışsal finansın ortaya çıkardığı anomalileri bizde daha da
belirgin kılıyor.
Bir de gereksiz bilgi paylaşayım.Veli Efendi Hipodromu diye
bildiğimiz yer aslında Şeyhülislam Veli Efendi’nin bağışladığı çeşme ve mesire
yeri.Adamcağız hayır olsun diye yıllar önce burayı İstanbul halkına
bağışlamış.Biz yıllarca bu hayratın üzerinde kumar oynamış bir milletizJ
Yine de şunu söylemek gerek:Bu ülkede at yarışı en bilinçli
şekilde yapılan işlerden biridir .Borsada şirketler üzerine araştırma raporları
yayınlanmazken at yarışı bültenleri vardı.Hem de çeşit çeşit.Hepsine akşamdan
çalışılırdı.Atların soyuna sopuna bakılır ve antrenman performansı
izlenirdi.Yarış çimde mi kumda mı?Bu da önemli. Bayağı bir emek ve bilgi söz
konusu yani.Hala da öyledir herhalde.
Ne yazık ki hisse senedi
yatırımında at yarışı bahisçilerinin gösterdiği bu özen ve emeğin onda biri
bile gösterilmez. Yatırımcı, şirketin ne iş yaptığını ve piyasa değerini
bilmeden kayınbiraderin ya da bacanağın tavsiyesiyle alır hisseyi.Sorsan, ne şirketin
piyasa değerini,ne kazancını ne de ne ürettiğini bilir.Halbuki
bir bakkal dükkanı bile devir alınacak
olsa dükkanın kirasını, stokları, tahmini cirosunu ve karlılığı öğrenmeye
çalışılır ve kabaca bir değer belirlenmeye çalışılır öyle değil mi? Pazarda
maydanoz alırken bile pazarı önce bir dolaşır taze ve ucuz olanı bulmaya
çalışırız.Ama Türkiye’de yatırımcılar berberin söylemesiyle ne iş yaptığı ve
kaç lira piyasa değerinde olduğunu bilmeden bütün birikimlerini bir şirket
hissesine koyabiliyorlar.
Yıllardır “bilmem kimin
şoförü demiş ki...”, “kağıda bilmem kim girmiş 10 katına götüreceklermiş...” ”kağıt
yavrulayacakmış (ne demekse ve şirket faaliyetlerine ne faydası varsa???)
uçacakmış, kaçacakmış vb. gibi hiç bitmeyen bir duyum, dedikodu ve tüyolarla
yatırımlar yapılmaya devam edilir. Bu yüzden de yatırımcılar yıllardır
manipülatörler için kolay av olmuştur. Bir de günümüzde işin içine sosyal medya
girdi manipülatörlerin işi daha da kolaylaştı.SPK’nın denetiminden uzakta
isimsiz sosyal medya hesapları, üstadlar, tüyocular, prolar, sayısız Telegram
ve Whatsapp grupları manipülasyonun etkinliğini ve yatırımcının hata zemini de
büyütüyor.
Hisse piyasaları girişimcilere gelişmek için fon kaynağı
yaratırken tasarruf sahiplerine de işletmelerin yarattığı değerden pay almasını
sağlayan değerli ve önemli bir yatırım aracı. Bir hisseyi bir aydan fazla taşıyanın uzun vadeli yatırımcı
sayıldığı bir piyasada ise biz zaten başka bir şeyden bahsediyoruzdur.
Apple’ı bir düşünelim...Apple
,Türkiye’nin bir senede ürettiği bütün ve mal hizmetlerin toplamının 3 katı
kadar piyasa değerine ulaşmış bir şirket.Apple gibi bir şirketin yaratılmasında
ABD sermaye piyasası çok önemli bir rol oynadı.Henüz nakit akışına dönmemiş
yaratıcı bir fikre ve ürünün geliştirilmesine gerekli sermayenin sağlanabilmesi
neticesinde ABD ekonomisi için Apple gibi büyük bir değer ortaya çıktı.Aynı
şekilde Microsoft.Bu sayede de yaratılan değerler ana ortaklarla birlikte
yüksek gelirli bireyler, kurumlar, üniversite fonları, yatırım fonları ve
emeklilik fonları vasıtasıyla tabana yayıldı. ABD’de etkin ve adil çalışan
sermaye piyasası olmasaydı belki ortada ne Apple ne de Microsoft olacaktı.Ve bu
kadar büyük değerler de tabana
yayılmayacaktı.
Dil İnsanın hapishanesidir.İnsan dil ile düşünürmüş. Borsada
oynamak gibi terimlerle konuşan yatırımcılar bir süre sonra bu terimlerle
düşünmeye başlıyorlar. Doğru düşünmek için belki de işe önce dili temizlemekle
başlamalıyız.Ben bu yüzden bu işi her zaman hisse senedi yatırımcılığı olarak
ifade ederim.Borsa da benim için hisse senedi piyasasıdır.Ve hisse senedi piyasasında ekonomide somut
olarak faaliyet gösteren şirketlerin pay senetleri alınıp satılır.Bu pay
senetleri de yatırımcılara kar payı elde etme ve genel kurullara katılma gibi
ortaklık haklarını sağlar. Hisse senedi almak bu şirketlere ortak olmak
demektir. Burada da oynanmaz yatırımcı olunur. Bu yüzden ben borsacı değil
hisse senedi yatırımcısıyım.