5 Şubat 2023 Pazar

Önce Dilimizi Düzeltelim

 

Az gelişmiş ülkelerde hisse yatırımcılığının  daha bilinçsiz bir şekilde yaşanması doğal olarak söz konusu olabilir ama Türkiye’ye özgü ilave kültürel bir şeyler olduğu da kesin.Bunu da sosyologlara bırakmak sanırım en iyisi.Daha kripto paralar yeni çıkmış ve henüz düzenlemesi ve yasal statüsü oluşmamışken  80 milyonluk ülkede 5 milyon kripto yatırım hesabı olması nasıl açıklanır bunu açıkçası ben de merak ediyorum.

Ara sıra baba ocağı memleketim Konya Ereğli’ye giderim.Neredeyse dikili ağacı olmayan Kutören Köyü’nün kahvesinde oturan hemşerilerimin Ripple mı Etherum mu tartışmasını dinlemek hisse piyasasından bu tip şeylere  aşina olmama rağmen yine de beni şok etmişti.ODTÜ Ekonomi Bölümünden lisans düzeyinde; Boğaziçi Üniversitesinden yüksek lisans düzeyinde eğitimim ve piyasalardaki tecrübeme rağmen ben hala  kripto nedir?Bu teknolojinin bir yatırım aracı olarak gelecekte bir yeri olacak mı?Kripto paralar arasındaki teknoloji farkı nedir? Kripto paralarda değer nereden geliyor? gibi sorular aşamasında olmama rağmen taşradaki hemşerilerimin cevapları çoktan bulmuş ve beni geçmiş olmalarına aslında biraz da gizli hayranlıkla şahit oldum.Bu macera çoğu yatırımcı için olumsuz sonuçlanabilir ama bu dinamikliği takdir etmeden de geçemem.

Yanlış anlaşılmasın kripto paraları basit bir saadet zinciri dolandırıcılığı olarak görmüyorum elbette. Bitcoin çılgınlığı biraz da dot.com çılgınlığı günlerine benziyor.Sonu çoğu yatırımcı için iyi bitmeyecek olsa da aynı dot.com döneminde olduğu gibi bu çılgınlıkla birlikte bir değişimin geliyor olduğunu anlamak bizim gibi 1970’lerin Dünya Kupasını hatırlayanlar için bile mümkün.Benim sadece takıldığım bu kadar karmaşık bir yapıya sahip , hukuki statüsü ve işlem güvenliği bile henüz belli olmayan bu ürünleri ülkem insanının hisse senedi piyasasında olduğu gibi birden zengin olmak istediği bir yatırım aracına döndürmüş olması.Ne yazık ki Anadolu’nun bu fakir ocaklarından batının bu parlak çocuklarına servet transferi olmaya devam edecek.

Dünyanın bana gören en zor piyasası olan foreks  piyasasına da Türk yatırımcısı hızlı girmiş ve kısa sürede ocaklar sönmüştü.Foreks piyasası bilindiği gibi tuvalete zengin girilip fakir çıkılabilen bir piyasa.Emtia ve yabancı paralar gibi kısa vadede öngörülmesi çok zor piyasada bir de 1’e 100 kaldıraçlı işlem yapılırsa sonucun zaten başka türlü de olması beklenmez.Kamu otoriteleri bu mecrayı şimdi biraz daha kontrol altına alarak sokaktaki vatandaşın kolay erişimini sınırlasa da kazanma ve kaybetme istatistikleri hala ortalama yatırımcının ciddi şekilde aleyhinde.

Neden Türk yatırımcısı kaybedenler oyununu oynamaya bu kadar meraklı?

Sosyologlar nasıl derinlemesine sonuçlar çıkarırlar bilmem ama biz Türkler birden zengin olmayı ve bunu da çalışmadan yapmayı seviyoruz.Bu yüzden hayale kendimizi kolay kaptırıyoruz.Bu da zaten var olan yatırımcı zaaflarını ve davranışsal finansın ortaya çıkardığı anomalileri bizde daha da belirgin  kılıyor.

Bir de gereksiz bilgi paylaşayım.Veli Efendi Hipodromu diye bildiğimiz yer aslında Şeyhülislam Veli Efendi’nin bağışladığı çeşme ve mesire yeri.Adamcağız hayır olsun diye yıllar önce burayı İstanbul halkına bağışlamış.Biz yıllarca bu hayratın üzerinde kumar oynamış bir milletizJ

Yine de şunu söylemek gerek:Bu ülkede at yarışı en bilinçli şekilde yapılan işlerden biridir .Borsada şirketler üzerine araştırma raporları yayınlanmazken at yarışı bültenleri vardı.Hem de çeşit çeşit.Hepsine akşamdan çalışılırdı.Atların soyuna sopuna bakılır ve antrenman performansı izlenirdi.Yarış çimde mi kumda mı?Bu da önemli. Bayağı bir emek ve bilgi söz konusu yani.Hala da öyledir herhalde.

Ne yazık ki hisse senedi yatırımında at yarışı bahisçilerinin gösterdiği bu özen ve emeğin onda biri bile gösterilmez. Yatırımcı, şirketin ne iş yaptığını ve piyasa değerini bilmeden kayınbiraderin ya da bacanağın tavsiyesiyle alır hisseyi.Sorsan, ne şirketin piyasa değerini,ne kazancını ne de ne ürettiğini bilir.Halbuki bir bakkal dükkanı bile  devir alınacak olsa dükkanın kirasını, stokları, tahmini cirosunu ve karlılığı öğrenmeye çalışılır ve kabaca bir değer belirlenmeye çalışılır öyle değil mi? Pazarda maydanoz alırken bile pazarı önce bir dolaşır taze ve ucuz olanı bulmaya çalışırız.Ama Türkiye’de yatırımcılar berberin söylemesiyle ne iş yaptığı ve kaç lira piyasa değerinde olduğunu bilmeden bütün birikimlerini bir şirket hissesine koyabiliyorlar.

Yıllardır  “bilmem kimin şoförü demiş ki...”, “kağıda bilmem kim girmiş 10 katına götüreceklermiş...” ”kağıt yavrulayacakmış (ne demekse ve şirket faaliyetlerine ne faydası varsa???) uçacakmış, kaçacakmış vb. gibi hiç bitmeyen bir duyum, dedikodu ve tüyolarla yatırımlar yapılmaya devam edilir. Bu yüzden de yatırımcılar yıllardır manipülatörler için kolay av olmuştur. Bir de günümüzde işin içine sosyal medya girdi manipülatörlerin işi daha da kolaylaştı.SPK’nın denetiminden uzakta isimsiz sosyal medya hesapları, üstadlar, tüyocular, prolar, sayısız Telegram ve Whatsapp grupları manipülasyonun etkinliğini ve yatırımcının hata zemini de büyütüyor.

Hisse piyasaları girişimcilere gelişmek için fon kaynağı yaratırken tasarruf sahiplerine de işletmelerin yarattığı değerden pay almasını sağlayan değerli ve önemli bir yatırım aracı. Bir hisseyi bir aydan fazla taşıyanın uzun vadeli yatırımcı sayıldığı bir piyasada ise biz zaten başka bir şeyden bahsediyoruzdur.

Apple’ı bir düşünelim...Apple ,Türkiye’nin bir senede ürettiği bütün ve mal hizmetlerin toplamının 3 katı kadar piyasa değerine ulaşmış bir şirket.Apple gibi bir şirketin yaratılmasında ABD sermaye piyasası çok önemli bir rol oynadı.Henüz nakit akışına dönmemiş yaratıcı bir fikre ve ürünün geliştirilmesine gerekli sermayenin sağlanabilmesi neticesinde ABD ekonomisi için Apple gibi büyük bir değer ortaya çıktı.Aynı şekilde Microsoft.Bu sayede de yaratılan değerler ana ortaklarla birlikte yüksek gelirli bireyler, kurumlar, üniversite fonları, yatırım fonları ve emeklilik fonları vasıtasıyla tabana yayıldı. ABD’de etkin ve adil çalışan sermaye piyasası olmasaydı belki ortada ne Apple ne de Microsoft olacaktı.Ve bu kadar  büyük değerler de tabana yayılmayacaktı.

Dil İnsanın hapishanesidir.İnsan dil ile düşünürmüş. Borsada oynamak gibi terimlerle konuşan yatırımcılar bir süre sonra bu terimlerle düşünmeye başlıyorlar. Doğru düşünmek için belki de işe önce dili temizlemekle başlamalıyız.Ben bu yüzden bu işi her zaman hisse senedi yatırımcılığı olarak ifade ederim.Borsa da benim için hisse senedi piyasasıdır.Ve  hisse senedi piyasasında ekonomide somut olarak faaliyet gösteren şirketlerin pay senetleri alınıp satılır.Bu pay senetleri de yatırımcılara kar payı elde etme ve genel kurullara katılma gibi ortaklık haklarını sağlar. Hisse senedi almak bu şirketlere ortak olmak demektir. Burada da oynanmaz yatırımcı olunur. Bu yüzden ben borsacı değil hisse senedi yatırımcısıyım.