Önceki yazılarda elimden geldiği kadar hisse seçim sürecini anlatmaya çalıştım.Bu süreç bilgi, zaman ve tecrübe gerektiriyor.Bu işle profesyonel olarak uğraşmayan bireysel yatırımcının bu yüzden hisse yatırımını doğrudan yapması iyi bir sonuç vermeyebilir.Ama iyi bir hisse senedi yatırım fonunu seçmek hisse seçim sürecine göre çok daha kolay ve tecrübesiz bir yatırımcının da yapabileceği birşey olabilir.Hisse senedi seçmek tam zamanlı elinizin işin üstünde olması gereken bir süreç.Hisse seçmek yerine hisse fonu seçmenin çok daha kolay olduğunu da elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle işe elmaları ve
armutları ayırt etmekle başlamak gerekir.Bu kulağa kolay gibi gelen husus hala
yatırımcılar ve finans medyası nezdinde tam oturmamış durumda.
Fon yönettiğim zamanlarda her yılın sonunda dergilerin düzenlediği en iyi fon yöneticileri röportajları olurdu.Finans piyasalarının prestijli medyası Barrons’un geleneksel olarak düzenlediği Barrons’ Masasından esinlenmeyle sanırım sözüm ona yılın en iyi fon yöneticileri bir araya getirilir;geçmiş yılın değerlendirmeleri sorulur ve fon yöneticilerinden bir sonraki yılın beklentileri alınırdı.Sonunda da fotoğraf çektirilir ve bu haber aylık ya da haftalık dergiye kapaktan girilirdi.Havalı bir şey yani.Ayıptır söylemesi benim de çok defa çıkmışlığım vardır bu kapak fotoğrafına :)
Bu geleneksel en iyi fon yöneticileri aktivitesinde ilginç olan ne tür fon olduğuna bakmadan sadece getiri sonuçlarına göre fon yöneticilerinin sıralanmasıydı.Yani elmalar armutlar hepsi bir aradaydı.Örneğin hisse piyasaları açısından kötü geçen ve TL’nin de değer kaybettiği bir yılda en iyi getiri doğal olarak altın fonlarında olabiliyordu.Bu durumda “Yılın En Başarılı Fon Yöneticisi” olarak, diyelim ki altının yüzde 60 arttığı bir dönemde yılı yüzde 50 getiri ile tamamlamış olan altın fonu yöneticisi “Yılın Fon Yöneticisi” olarak ilan edilebilirdi. Bu yüzden görüşlerine yer verilir ve fotoğrafı dergi kapağına taşınırdı. Bu fon yöneticisi ABD’de olsa işinden çoktan kovulmuştu halbuki.Çünkü yatırım yaptığı kendi varlık sınıfında altın yatırımcılarına altın bazında yüzde 15 kadar kaybettirmiş bir “yılın fon yöneticisi” aslında :)
Ama bir de hisse
borsasının yüzde 50 düştüğü bir dönemde
yılı belki negatif yüzde 10
kayıpla tamamlamış bir hisse fonu yöneticisini düşünelim.Bu fon yöneticisi negatif getiriye rağmen hisse yatırımcısına
önemli şekilde değer yaratmış bir yöneticidir.
Bu elma armut meselesini
sadece yatırımcılar değil fonların yöneticileri de karıştırırlar.Özellikle fon
sektörünün emekleme dönemi diyebileceğim 2000 ve 2010 dönemde hisse fonu
yöneticilerinin çoğu piyasa zamanlaması yapmaya çalışırdı ve doğal olarak çoğu zaman
endeksin gerisine düşerlerdi.Yani elmayken armut gibi hareket etmeye
çalışırlardı.
Neden bazıları yurtdışında
da okumuş bu parlak çocuklar böyle bir şey yaparlardı? O zamanlar sektörde
bermuda şeytan üçgeni oluşmuştu da ondan.Üçgenin bir köşesini fon kurucusu olan
aracı kurumlar oluşturur.O zamanlar bir aracı kurum portföy yönetim şirketi
olmadan da direk yatırım fonu kurabilirdi.Bir aracı kurum fon kurucusu olunca
doğal olarak kendi bünyesindeki fondan ve fon yöneticisinden işlem hacmi bekler. Bu da fon yöneticisine
doğrudan ya da zımni olarak al-sat baskısı olarak yansır.Kuralları ve
standartları oluşmamış yatırım fonları sektöründe bermuda şeytan üçgeninin
diğer köşesinde oturan genç fon yöneticileri de meydanı böyle boş bulunca
hataya düşüp al-satçı durumuna düşüveriyordu.
Bermuda şeytan üçgeninin
üçüncü ucunda da yatırımcı davranışı oturuyordu ve hala da oturmaya devam
eder.Bizde yatırımcılar hem yüksek getiri ister hem de yatırdığı paranın
düşmesini görmeye dayanamaz.Eğer hisse senedi piyasasının düştüğü bir yılda hisse
fonun değeri daha az düşmüşşe bu fon yöneticisi aslında portföyü başarılı
yönetmiş anlamına gelir.Bunu idrak ve takdir edecek yatırımcı ise çok
azınlıktadır.Hem borsanın yükselişinden yararlanılsın ama borsa düşerken de
düşmesin diye bir beklenti vardır yatırımcıda.Bunu da ancak sadece Süperman gibi gerçekte olmayan hayali
kahramanlar ya da Madoff gibi dolandırıcılar sağlayabilir.
Bu yüzden elmaları ve
armutları karıştırmamak önemli.Bunu sağlamak için bir fonun önce yatırım
yaptığı varlık sınıfına ve başarı kıstasına bakmak gerekir. Bu arasıra
negatif yönde de ayrışabilir ama uzun
vadede ve istikrarlı olarak başarı kıstasının üzerinde getiri sağlayabilmesi bir
fonun iyi yönetildiğini gösterir.Düşen bir piyasada bir hisse fonu düşmemişse
bunun nedenini iyice anlamak lazım.Eğer hisse seçimine bağlı bir performans
değil de piyasa zamanlamasına bağlı bir
performans ise piyasa çok yükseldiğinde bu fondan düşük performans beklemek de
kaçınılmaz olur.
Bir fon elmaysa elma armutsa armut gibi davranmalı.Yatırımcı da beklentilerini buna göre yönetmeli.Bu net.
Neyse ki yatırım fonları sektöründe bazı şeyler artık biraz daha oturdu.Fon kuruculuğu sadece portföy yönetim şirketlerine sağlandı.Böylece araya tam anlamıyla Çin Duvarları inşa edilmese de aynı çatı altında olmaması gerekenler şeklen de olsa ayrılmış oldu. Fonlar yatırım yaptıkları varlık sınıflarına göre tanımlanarak başarı kriterleri belirlendi ve ilan edildi.Ama gerek yatırımcı, gerek yönetici gerekse de finans medyası nezdinde elma ve armut ayrımının tam olarak hala oturmadığını söylemek sanırım hala mümkün.