26 Nisan 2023 Çarşamba

İyi Bir Hisse Fonu Seçmek İyi Bir Hisse Seçmekten Çok Daha Kolaydır-III

Peki;

Türkiye’de fon yöneticileri pozitif alfa yatabiliyorlar mı?

Yani bizim tarlada da becerikli fon yöneticileri ve iyi  hisse fonları yetişiyor mu?

Yaratılan alfa hisse seçimiyle mi yoksa piyasa zamanlamasıyla mı elde ediliyor?

Ortalamada hisse fon yöneticileri endeksten daha iyi mi yoksa daha kötü mü performans sergiliyorlar?

Geçmiş fon performansı geleceği de açıklayabiliyor mu?

Bu sorulara cevap verecek Türkiye’de de bolca akademik araştırma yapılsa hem yatırımcı hem de  fon sektörü açısından faydalı sonuçlar çıkardı elbette. @degeryatirim Serkan Hoca’nın böyle bir çalışması var mesela.Ben de aktif olarak yönetici olduğum 2010 yılında 2003-2009 arası yönetilen bütün fonların datasını kullanarak akademik bir çalışma yapmıştım.

Bu çalışmada sadece tek bir fon istatiksel olarak anlamlı alfa yaratıyor çıkmıştı (Ayıptır söylemesi yönettiğim fon:) Piyasa zamanlaması yapabilen fon yoktu.Sektörde daha çok istikrarlı bir şekilde değer öğüten yani aldığı riske göre düşük performans gösteren fonlar vardı.

Söz konusu dönem için akademik çalışma yapan herkesin bulabileceği bu sonuçlar aslında şaşırtıcı da değil.Çünkü  hisse fonlar aşırı alım-satım yapıyordu.Sektör büyük ölçüde banka kökenli portföy yönetim şirketleri tarafından domine edildiği için iyi fon yönetmenin özel bir motivasyonu yoktu.Bu şirketlerin yönettikleri fonlar her halukarda kendi banka şube kanallarıyla var olan geniş yatırımcı tabanlarına satılabiliyordu. Tek şubeli bağımsız bir aracı kurumla bin şubeli bir banka fon sektöründe böyle eşit olmayan bir rekabet içindeydi. Büyük kurumların satış kanallarının gücü konusundaki avantajı bu yüzden sektörün en büyük dezavantajıydı da. Bu ekosistemde de iyi fon yöneticileri hantallaşmış büyük kurumlar içinden yeşeremedi.

Bu dönemlerde benim de sıklıkla dile getirdiğim ve hayata geçmesi için çabaladığım ortak fon alım-satım platformunun gelmesiyle şimdi sektör daha rekabetçi oldu.TEFAS sayesinde pazarda bütün ürünler artık aynı tezgahta sergilenebiliyor.Ve ürünlerin üzerinde spesifikasyonlarına yönelik etiketleri var.Böylece TEFAS’ın da verdiği katkıyla portföy yönetim sektörü  olgunlaşarak her şeyi biraz daha yerli yerine oturttu. Yatırımcı, yatırım hesabının olduğu herhangi bir kurumdan istediği fonu “seçmece” olarak alabilir. Böylece sistemde yavaş yavaş iyi kavunların ön plana çıkıp keleklerin azalmaya başlayacağını düşünmek için ümitlenebiliriz.Bu yüzden son 10 yılı değerlendiren bir akademik çalışma yapılsa tahminimce Türkiyede’ki fon sektörü açısından daha iyi sonuçlar çıkabilir.

Bireysel yatırımcının iyi fonu tespit etmek için bütün bu karmaşık hesaplamalara ve akademik çalışmalara ihtiyacı yok aslında.Bu değerlendirme oranlarını hesap eden ve bu oranlara göre derecelendirme yapan fon derecelendirme şirketleri var.Bunlar yatırımcılara iyi ya da kelek kavunları işaret edebiliyorlar. Ama bu değerlendirmelerin en az 3 yıllık getiriler  üzerinden yapılmış olması önemli.

Yatırımcı bu fon derecelendirme şirketleri verilerine ulaşamıyorsa yine sorun yok.TEFAS’a girip elma ve armutları ayırt ederek farklı varlık sınıflarındaki fonların detaylı bilgisini edinebilir ve uzun vadeli performansları karşılaştırılabilir.Ya da  https://www.yatirimdirekt.com/ gibi finans kurumlarının portallarından da fonların karşılaştırma kriterlerine göre performansı izlenebilir.Geçmiş performans gelecek performans için garanti değilse de kesinlikle bir fikir verdiğini söyleyebilirim.

Üç veya beş senelik sürelerde riske göre getiri analizlerinde makul büyüklükteki bir fonda kıstasına göre değer yaratmış fonları belirlemek bu platformlarda çok da zor değil. Bu değerlendirmenin sağlıklı olabilmesi için fonun tesadüf veya dönemselliği en aza indirgeyecek şekilde uzun dönemli data üretmiş olması ve bu getiriyi manipüle edilemeyecek şekilde makul bir büyüklükte sağlamış olması yeterli.

Bundan sonrasında ise yatırımcının bilmesi gereken diğer husus fonun kendisini diğerlerinden ve kıstasından nasıl ayrıştırmış olduğunun cevabıdır. Bunun için yatırımcı gidip kurum ve fon yöneticisiyle bizzat tanışmalı. Başarının arkasında bir ekip mi  yoksa aşağıdan yukarıya kurumsal bir iş akışları süreci mi yoksa sadece bir tane yetenekli fon yöneticisi mi olduğunu anlamalı.Eğer tek adam yönetimi ise bu fon yöneticisinin  kurumda kalıcılığını takip etmek gerekir.Eğer kuruma gidip görüştüğünüz fon yöneticisi sadece 2 yıldır orada ve size fonun 10 yıllık getirilerini sunuyorsa bir sorun var demektir.Yönetici yatırım yaklaşımını size basit cümlelerle anlatamıyorsa yine bir sorun var demektir.Yöneticinin kendi parasının yönettiği fonda olup olmaması da önemlidir.

Bu yapıyı anladıktan sonra bu konularda bir değişiklik yaşanıp yaşanmadığını sürekli takip ederek tarihsel olarak üretilen kıstasa göre iyi performanstan bir sapma varsa bunun dönemsel mi yoksa yapısal mı olduğunun izlenmesi yeterli olacaktır.

Bu süreç gelişmiş piyasası olan bütün ülkelerde böyle çalışır. Etkin diye bahsettiğimiz bu piyasalarda bile “fon seçimi” diye bir gerçek olduğu için sektörde “fon sepeti” diye ayrı bir ürün vardır. Bu ürünler yatırımcıya der ki; bu tespit ve izleme işi ciddi bir iştir ve bunu ben senin adına yapabilirim.Ama dikkatli ve bilinçli bir yatırımcı da bu bahsettiğim süreci hisse seçimine göre çok daha kolay bir şekilde yapabilir.

Yatırım tavsiyesidir:

Hisseye doğrudan yatırmak  yerine , karşılaştırma kriterinin üzerinde istikrarlı bir şekilde katma değer katmış  ve bu incelenen performans data setini makul bir büyüklük ve makul bir yatırımcı yaygınlığı ile yapmış bir kaç hisse fonuna yatırım yapın.

Türkiye’de hisse varlık sınıfında bir elin parmaklarını geçmese de iyi fonlar var.Türkiye’deki fon yöneticilerinin neredeyse hepsi SPK’nın tanımladığı tavan yönetim komisyonunu uygularlar.Yani hemen hemen bütün fonlar aynı fiyattadır. Bu yüzden iyi fonun tespit edilmesi yatırımcıya Renault fiyatına satılan bu BMW ve Audi’leri alma olanağı verir.