24 Nisan 2023 Pazartesi

İyi Bir Hisse Fonu Seçmek İyi Bir Hisse Seçmekten Çok Daha Kolaydır-II

Elma armut meselesinden sonra gelelim kavun karpuz meselesine.

İyi bir yatırım fonu nasıl seçilir?Yatırım fonu bir kavun mu ki koklayıp alasın?

Yatırım Fonları başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde önemli bir sektör.Bu yüzden üzerinde ciddi bir akademik çalışma da mevcut.Treynor ve Sharpe’ın  60’ların sonunda sundukları iki önemli ölçüt olan Treynor ve Sharpe oranları halen sektörde bir fonun iyi olup olmadığını ölçmek için yaygın olarak kullanılır.Riskten arındırılmış bu oranlar elmalar ya da armutlar klasmanında A fonunun mu B fonunun mu daha iyi olduğunu ölçmemize yarar.Aslında mantıkları basittir.İkisi de Finansal Varlıkları Fiyatlama  Modelini temel alır. Riske göre beklenen getiri için sadece risk tanımları birbirinden farklıdır.

Riske göre uyumlaştırılmış fon yönetim başarısını ölçmeye yarayacak ilk kompozit ölçüyü Treynor  geliştirmiş. Treynor riski beta olarak alıyor. Beta, belirli bir hisse senedi portföyünün ne ölçüde piyasayla birlikte hareket ettiğini gösteren bir katsayı.Yani buna kabaca portföyün piyasaya göre oynaklık katsayısı da diyebiliriz.

Treynor oranı şu şekilde hesaplanır:

Treynor Oranı  =(Ri-Rf)/βi

Burada:

Ri=Portföyün belirli zamandaki getirisi

Rf=Risksiz faiz oranının bu dönemdeki getirisi

βi=Portföyün betası

Bu oran piyasanın getirisine göre düşük ya da yüksek olsa da aynı nitelikteki fonları karşılaştırma açısından kullanılabilir.

Benzer bir kompozit ölçme aracını da hemen akabinde Sharpe yayınladı ve sektörde çok daha popüler oldu.

Sharpe oranı da şu şekilde hesaplanır.

Sharpe Oranı  =(Ri-Rf)/σi 

Burada yine:

Ri= Portföyün belirli zamandaki getirisi

Rf= Risksiz faiz oranının bu dönemdeki getirisi

σi=Portföyün standart sapması

Böylece Sharpe fonun performansını onun getiri oynaklığına göre kıyaslayarak belirlemiş oluyor.Bu oran da yine fonun yatırım sınıfının performansına göre değişebilir ama aynı sınıftaki fonları değerlendirme açısından kullanışlıdır.

Sonrasında Michael Jensen “alfa” yı tanımlayarak farklı bir hesaplama yöntemiyle mukayeseli değil de mutlak anlamda bir fonun iyi yönetilip yönetilmediğini ölçme aracı sağladı.Piyasalarda çok kullandığımız kısaca alfa dediğimiz ölçüt ise şudur:

Ri-Rf= α+β(Rm-Rf)

Burada da:

Ri= Portföyün belirli zamandaki getirisi

Rf= Risksiz faiz oranının bu dönemdeki getirisi

βi=Portföyün betası

α=Jensen alfa

Piyasa zamanlaması ya da sistematik olarak iyi hisse seçimiyle Varlık Fiyatlama Eğrisinde istatiksel olarak anlamlı sabit bir fazlalık yaratma anlamına gelen alfayı fon yöneticisinin sistematik üstün performansı olarak da nitelendirebiliriz.

Peki “alfa” gerçekten var mı yoksa tesadüfü ve geçici midir?Bu,finans medyasının ve finans akademisi çevrelerinin de fazlaca kafa yorup sorguladığı bir husus.

Sermaye piyasalarının ve buna bağlı olarak kurumsal yatırımcı tabanının çok gelişmiş olduğu ABD ve İngiltere’nin ciddi finans akademilerinde fonların datasını kullanarak çok çalışma yapılmış durumda. Çıkan sonuç genelde şu: Yatırım fonu yönetimleri ortalamada endeks getirisinde katma değer yaratamıyor.Bununla birlikte en iyi ve en kötü yüzdelik dilimler de var. Yani tesadüf olarak açıklanamayacak süreklilikte kıstaslarını yenebilen fon yöneticileri (iyi kavunlar!) ve kıstaslarının risk-getiri dengesinin altında kalan yani uzak durmak gereken değer yok edici fon yöneticileri (kelekler!)  var. Hatta bulgular sektörün kelek kısmının daha belirgin ve yaygın olduğunu gösteriyor. 

Evet akademinin ortaya koyduğu durum bu.Bu yüzden bu tabloya göre maliyeti düşük, endeksleri takip eden pasif fonlara yatırım yapmak yatırımcı açısından daha akıllıca da olabilir.Böylece yatırımcı hem kötü yönetimlerden hem de yüksek yönetim ücretlerinden kurtulmuş olur.Portföy yönetim sektöründe iş de zaten de uzun zamandır pasif yönetilen endeks fonlarına ve borsa yatırım fonlarına doğru kayıyor.

En iyi ve en kötü yüzdelik dilimdeki fon yöneticilerini saymazsak bu sonuçların etkin piyasalar hipoteziyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Yani buradan, fon yöneticileri değil de hisseleri maymunlar seçseydi ortalamada sonuçlar çok da farklı olmazdı diyen Burton Malkiel’in Rastgele Yürüyüş tezine geliyoruz. Ama en iyi ve en kötü dilimdeki tesadüfi olarak açıklanamayacak şekilde istikrarlı olarak beliren fonları ne yapacağız?

Warren Buffet bir konferansta şöyle ifade etmişti bu durumu:

“Teorik olarak sizin gözünüzde rastgele kararlar vererek yüksek getiri sağlamış bir maymundan farkım yok… Ama ilginç bir durum var, benim gibi çok başarılı birkaç maymun daha var ve bu maymunların hepsi aynı hayvanat bahçesinden geliyor, aynı bakıcı tarafından büyütülmüş ve aynı mantıkla karar veriyorlar. Sizce de bu durum ilginç değil mi?” Yani Warren Buffet, Benjamin Graham’a referans vererek diyor ki; bir tarlanın kavunları ortalamadan çok daha iyi çıkabilir ve bu;tarlanın toprağının iyi olması ve üreticisinin işini iyi yapmasıyla alakalıdır.

Yıllarca hisse fonu yöneticiliği yapmış yani tarla sürmüş biri olarak ben de bir fon yöneticisinin yatırımcı için fark yaratabildiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kaldı ki Türk piyasaları gibi etkin olmayan, fiyat ve değer arasındaki farkın açık olduğu piyasalarda, fon yöneticileri fark yaratabilme konusunda çok daha elverişli bir tarlaya sahipler.

Hisse senedinde kazananlar ve kaybedenler vardır ama hisse senedi piyasası uzun vadeli gelişim trendiyle sıfır toplamlı bir oyun değil.Ekranlarda çok sık, borsada birileri kazanıyorsa birileri de kaybediyordur diyor bazı uzmanlar.Bu doğru değil.Borsaya kote şirketler gelişir ve değerini artırır.Birilerinin kazanması için birilerinin kaybetmesi gerekmez. Doğrudan hisse alıp tutan bütün hisse yatırımcıları kazanabilir.Sıfır toplamlı oyun benzetmesi vadeli işlemler için doğrudur.Ne kadar kısa pozisyon varsa o kadar da uzun pozisyon olur.Birinin zararı diğerinin karı olarak gün sonunda hesaplara geçer.

Bir de  endeks üzeri üstün performans sıfır toplamlı bir oyundur.Birilerinin pozitif alfası teorik olarak başkalarının negatif alfasıdır.Negatif alfanın varoluş nedeni  de davranışsal yatırımcı zaafları ,bilgiye erişim farklılaşması ve gelen bilginin farklı işlenişidir.Bu şekilde düşünürsek negatif alfa ve buna bağlı olarak da pozitif alfanın varlık zemininin öyle kolay bir şekilde yitip gitmeyeceğini de söylemek bence mümkün.Özellikle de gelişmekte olan piyasalarda...